Kendine gelince aynı cümleyi tekrarladı.
— Gitti gitti!! Çil çil altınlarım gitti!!”
— Yok mu bir gören eden’? dedikten sonra küt diye tekrar bayıldı.
Hasan amca daha bu sabah satmıştı deniz kenarındaki arsayı. Sonunda vazgeçmişti çok sevdiği arsasından. Kuyumculuk yapan alıcı, ödemeyi altın olarak teslim etmişti. Tapu çıkışı ilk iş muhtara uğramak istemişti. Borç aldığı altınları hemen vermek istiyordu.
Muhtarın kafesine uğradı. Uğrak bir kafeydi burası, her zamanki esnaf kafedeydi. O da bir kenara oturup çayını yudumlamaya başladı.
Dışardan ani bir fren sesi geldi. Kafedekiler birden ayağa fırladılar.
Hasan amca da elindeki paketi masaya bırakıp kapıya yöneldi. Acemi şoförün biri köpeği ezmemek için ani fren yapmıştı. Hasan amca geri döndüğünde paketi yerinde bulamadı. Telaşla masanın altına baktı, yoktu. Can havliyle oraya buraya koşup insanlara sordu. Kimse bir şey görmemişti.
Altınları bulamayınca polisi aramışlardı. Herkes meraktan kafenin önüne toplanmış, bekliyorladı.
Selim köyün öğretmeniydi. Çarşıya alışveriş yapmak için gelmişti. Kafenin önünden geçerken kalabalığı gördü. Muhtarı telaşlı görünce içeri girdi. Neler olduğunu sordu muhtara. Muhtar da bir çırpıda anlattı olanları.
— Selim, oğlum, Hasan’ ın altınlar kayboldu. Yok, yer yarıldı içene girdi. Herkese tek tek sordum.
Herkesin ağzında tek cümle; ‘bilmiyorum’ ’’.
Panik halindeki muhtarı sakinleştirmek Selim’ e kaldı.
Köyden biri böyle bir şey yapmazdı. “Olsa olsa yabancı biridir” diye düşünüyorlardı. Köye gezmeye gelen bir çift vardı. Ama kimse tanımıyordu çifti. Plaka desen yabancı plaka.
Muhtar son bir ümit tekrar sordu,
— Hadi bu insanların adını, sanını, kaldıkları yeri bilen yok. Yüzünü, eşgalini hatırlayan da mı yok?” Ses yok. Herkes birbirine baktı. Kimse hatırlamıyordu. Ne mısırcı, ne kafedekiler, ne de pazarcılar...
Elini yüzüne götürdü, ensesine koydu, ayağa kalktı. Tekrar başladı sorguya.
— Ahmet Usta, bu adamlar değil miydi sana gelip ayakkabılarını tamir ettirenler. Daha dün gelip çay içerken anlatmadın mı? ‘Cömert insanın hali başka, adamlar üçe beşe bakmadılar’ diyen. Bu adamların hiç mi yüzüne bakmadın?’’
— Muhtar ben işimi yaptım, gerisini bilmem. Gözüm, yeni takıldığım diziye dalmışsa demek ki.’’
— Ya sen Mustafa? Onlar senin dükkanda gezerken bakmadın mı hiç yüzlerine?”
— Telefona dalmışım, ne yapalım can sıkıntısı’’ dedi Mustafa.”
— Hay arkadaş nedir bu başımıza gelen. Madem öyle polis gelene kadar bekleyeceğiz” dedi.
Selim’ in seminer saati yaklaşınca, polisin gelmesini beklemeden oradan ayrıldı.
Olayın üzerinden bir kaç gün geçti. Selim çarşıya muhtarı ziyarete gelmişti. Onu bulamayınca dükkanları biraz gezmek istedi. Köyün çarşısına doğru yol aldı. Avluda şirin bir çay bahçesi vardı.
— Bir kuş burnu alabilir miyim?”
— Pardon!!”
— Kimse yok mu?”
Ayağa kalkıp içeriye doğru yürüdü. İki garson ellerindeki telefona dalıp gitmişlerdi. Selim’ in geldiğini görmediler bile.
— Pardon dizinizi balla bölüyorum ama bir çay alabilir miyim?”
— Tabii birazdan getiriyorum!”
— Neyse artık, başka sefere içerim.” diyerek çıktı çay bahçesinden. Biraz ilerde, takıcıların olduğu ahşap barakalara doğru yöneldi.
— Şu yavruağzı taşlı sade kolyeye bakabilir miyim?”
— Bana mı dedin abi?”
— Abi pardon dalmışım. Valla kaç gündür şu dizinin tiryakisi olduk ya.”
— İşiniz zor tabi.” dedi Selim. “Dizinin bölümleri önemli. Kaçırmamak lazım.” diyerek ordan da ayrıldı..
Canı sıkıldı Selim’ in. Herkesin elinde bir telefon. Gelen müşterilerin farkında bile değillerdi. Ne gelen gidenden haberleri vardı, ne de köyde olup bitenden. “Gamze’ ye de bir şey alamadık koca çarşıdan.” dedi içinden. Eve dönmeye karar verdi. Yorulmuştu da.
Dolmuş duraklarının önünden geçerken bir anneyle kızını gördü. Kulak kabarttı konuşmalarına.
— Kızım hangi mininüse bineceğiz?”
— Dur anneciğim, esnafa sorarız şimdi. Onlar bilir hangi minibüs olduğunu.”
— Pardon, kasabaya giden otobüs hangisi?”
Ses yok..
— Pardon bakar mısınız?
— Duymuyor musunuz?”
"Duyamaz” dedi Selim içinden. “Aradığınız esnafa şu an ulaşılamıyor. Herkes ekran modunda.” diye geçirdi içinden.
Tam başını çevirip gidecekken, Selim muhtarla burun buruna geldi ...
— Ahh, ben de sana geliyordum muhtar. Ne yaptınız? Bulundu mu Hasan amcanın altınlar?”
— Bulundu bulundu.”
— Ne diyorsun? Nerden çıktı. Kim buldu?”
— Benim koltuğun altından çıktı. Hasan bir hışım kalkınca, paket fırlamış, koltuğun altına gitmiş.”
— Ama hepimiz ayakta uyuyormuşuz. Köyü çalsalar haberimiz olmayacak. Velhasıl hallettik.”
Selim altınların bulunduğunu öğrenince sevinmişti. İnsanlar sanal aleme bakmaktan gerçek alemi unutur oldular… Gözler hep ekranlarda... Ekranda olmayanlar sadece bakıyor... Bakıyor ama görmüyor...Görse merak etmiyor...
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynadaki kişi... Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu

32 Yorumlar
Gerçekten insanların içinde bulunduğu durum ne güzel anlatılmış emeğinize sağlık.
YanıtlaSilHepimiz sanal alemi yakalamaya çalışırken gerçeklerden uzaklaşıyoruz.Ne kadar da acı aslında
YanıtlaSilGünümüzün derdi
YanıtlaSilGüncrl bir konuya parmak bastığınız için teşekkürler
Farkındalığı artıracak bir yazı teşekkürler
YanıtlaSilNe kadar acı elinize sağlık içinde bulunduğumuz durum :(
YanıtlaSil“Köyü çalsalar haberimiz olmayacak” acı ama gerçek.Elinize sağlık.
YanıtlaSilÇok güzel bi yazı olmuş elinize sağlık.
YanıtlaSilGünümüzün en büyük sorunu çok samimi bir dille anlatılmış:)
YanıtlaSilTrajikomik halimizi ne güzel anlatmışsınız...
YanıtlaSilTeşekkurler...
Esnafımız bile bu halde, maalesef...
YanıtlaSilGörse de merak etmiyor...Sonu düşündürücü. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilSanal alem nelerden bizi alikoyuyor ?
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌺
YanıtlaSilHepimiz ayakta uyuyor muşuz. Peki bizi kim uyandıracak?
YanıtlaSilÇok önemli bir problemi çok güzel bir dille anlatmışsınız. Kaleminize sağlık. 💐
YanıtlaSilElinize sağlık çok anlamlı bir yazı olmuş
YanıtlaSilÇok güzel olmuş
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSilBu blogun yazılarını çok keyif alarak okuyorum hem başlıklar dikkat çekici hem de içerikler çok ihtiyaca yönelik… Emeklerinize sağlık her bilgiyi yeniden öğrenir gibi oluyorum 🍃🌾🪷
YanıtlaSilMaalesef bu durumlara geldik, uyanık olup etrafındakileri uyandırabilenlerden oluruz umarım 🌱
YanıtlaSilAhh ahh.. İletişim çağındayız diyorlar bir de... Kanayan yaramız.. Ne de güzel bir şekilde ele almışsınız problemimizi. Emeklerinize sağlık 🌷✨
YanıtlaSilOkurken benzer cümleleri gün içinde ne kadar kullanıyoruz diye düşünmeden edemedim... Çok güzel bir yazı ellerinize sağlık ✨
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSilGünümüz çılgınlığını ne güzel bir dille anlatmışsınız, gerçekten köyü çalsalar ruhumuz duymuyor son günlerde 😊
YanıtlaSilZihin gerçekle sahteyi ayırt edemiyor ... Çok yazık hepimizin acınası hali.hele birde bağımlılık gelistiyse hepten zor bir sınav ...kaleminize sağlık
YanıtlaSil❤️
YanıtlaSilBebeklere kadar inen bir bağımlılığa değişmişsiniz.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🪷
İnsanlar başka hayatları izlerken kendi hayat sahnesinden uzaklaşıyor.
YanıtlaSilHep başka hayatlara konsantreyiz..
YanıtlaSilSonuna kadar merakla okudum muhtarın altınları ne oldu diye... Hem düşündüren hem güldüren bir yazı olmuş.
YanıtlaSilEkranların bağımlısı olunca bizim halimiz böyle işte...
İletişim çağında değil, iletişim teknolojileri çağında olduğumuz çok güzel anlatılmış. Elinize sağlık.
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSil