Tuğçe Hanım’ın bir tanecik oğlu
Furkan bugün de eve gelmemişti. Arayıp, arkadaşında kalacağını söylemişti. Son
zamanlarda eve nadiren uğruyordu zaten. Tuğçe Hanım babasına ‘’Şu çocukla bir
ilgilensen mi? Hangi arkadaşında kalıyor aileleri nasıl? Ben soruyorum hiçbir
şey söylemiyor. Babası olarak bu çocukla bir ilgilen.’’ dese de babası oralı
olmuyor, ‘’tamam, korkma, bakarız’’ deyip geçiştiriyordu. Üniversiteye bir
yerleşsin rahatlarız demişti Tuğçe Hanım, sonra mezun olunca rahatlarız derken
mezun olalı 2 sene olmuştu ama sanki herkesin dediği gibi dertleri de büyüyordu
çocukların. Söz dinlemesi, zapt etmesi daha zordu artık.
Son bir aydır Furkan biraz
değişmişti olumlu yönde aslında. Arkadaşında kalmalara devam ediyordu tabi ama
bu sefer hep bir arkadaşının ismi vardı. Normalde her gün başka bir isim
duymaya alışmıştı Tuğçe Hanım. Kendisine iş de bulmuştu. Aslında Tuğçe Hanım’ın
eşi büyük bir şirket sahibi idi. Furkan’ın iş bulmasına gerek yoktu babasının
yanında çalışabilirdi ancak Furkan hiçbir zaman çalışmak istememişti. Çalışmayı
istemeyen çocuk şimdi babasının işinde rahat etmeyi elinin tersi ile itip başka
bir iş yerinde çırak olarak işe başlamıştı. Tuğçe Hanım gelişmeler karşısında
sevinse mi üzülse mi bilememişti. Son zamanda Furkan’ın evinde kaldığı arkadaşı
onu etkilemişti belli ki. Nasıl bir çocuktu nasıl bir aileydi merak etmişti
Tuğçe Hanım. Evde kocaman odası bütün imkanları olan çocuk anlattığına göre bir
odada 3 kişi olarak kalıyordu arkadaşında. Bir gün Tuğçe Hanım, Furkan’ı takip
etti ve arkadaşının evini buldu. Başta çekinse de eve girmeye sonra merakı ağır
bastı kapıyı çaldı. Arkadaşının annesi Zeliha Hanım açtı kapıyı, Tuğçe Hanım
selam verdi, ‘ben Furkan’ın annesiyim’ dedi. Zeliha Hanım gülerek içeri buyur
etti. Tuğçe Hanım eve girdi çok şaşırdı ev eski ufacık bir evdi oğlu nerde
nasıl kalıyordu bu evde ve asıl soru neden kocaman odası varken bu evde kalmak
onu mutlu ediyordu?
‘Kusura bakmayın sizi rahatsız
ettim, Furkan da size rahatsızlık veriyor uzun süredir burada kalıyor yük
oluyoruz size’ dedi Tuğçe Hanım. Bunları söylerken aklından bir sürü şey
geçiyordu ne bulmuştu Furkan bu evde? Kreşe başladığı günden beri en özel en
pahalı okullarda o kadar araştırıp okuttuğu her konuda zorluk çekmesin diye
uğraştığı çocuğu gün geçtikçe asi, söz dinlemez, tembel bir çocuk olmuştu. Elde
tutamıyorlardı tabiri caizse, anne babaya saygı da tartışılacak kadar azdı ta
ki bu eve gelmeye başlayana kadar. ‘Benim veremediğim bu terbiyeyi bu evde
nasıl aldı bu çocuk nerde hata yaptım?’ diyordu Tuğçe Hanım içinden.
‘Ne rahatsızlığı öyle şey olur
mu? Bu kapıdan giren herkesin başımızın üstünde yeri var bizim evimize bereket
verir. Furkan da bizim evladımız oldu benim 5. Oğlum artık o.’ Dedi Zeliha Hanım.
‘Beş mi? Ay sizin 4 tane daha mı
oğlunuz var?’ dedi Tuğçe Hanım. Eve bir göz gezdirdi tekrar.
‘Şimdi siz bu eve nasıl
sığıyorsunuz diye düşünüyorsunuz değil mi? Biz de bir laf vardır Tuğçe Hanım ‘’Gönlün
sığdığı yere gövde sığar’’ önemli olan gönüller bir olsun. Babaları öldü 10
sene önce en küçüğüm üniversiteye gidiyor. Çok şükür bir yere kadar ben baktım,
ev işi, yemek yaptım dışarıya, evlatlarım da hep destekçim oldu sağ olsunlar. Mecburlardı
tabi o yüzden de hepsi hem okuyup hem çalıştı. Rabbime şükürler olsun beni
üzmediler bugüne kadar bundan sonra da üzmezler inşallah. Furkan evladım da çok
güzel yetişmiş maşallah. Bizi hiç yadırgamadı ne bulduysak yer sofrasında
bizimle yedi, çocuklarla da kardeş gibi oldular. Ben birkaç kez ‘annen merak
eder evladım’ dedim aslında ama haber verdim teyzecim deyince bir şey de
diyemedim. Bizim durumumuz belli çok şükür kimseye muhtaç değiliz ama orta
halli yaşıyoruz. Evinizde daha rahat imkanları vardır tabi biz burada ihtiyacı
olan şeyleri ona veremiyoruzdur ama o burada kalmak istediği sürece başımızın
üstünde yeri var siz endişelenmeyin.’’ dedi Zeliha Hanım.’ Ben size bir çay
koyayım da sohbete devam edelim’ dedi kalktı mutfağa gitti.
Tuğçe Hanım anlamıştı nerede
eksikleri olduğunu. Eksiği yoktu Furkan’ın... Eksik olmaması bir çocuğu
yetiştirirken asıl eksikti. Muhtaçlık marifeti getiriyordu. Furkan hiç muhtaç
kalmamıştı ki... Tuğçe Hanım kendinden kısıp o eksik kalmasın diye ne istese hatta
istemese almıştı. Evdeki Furkan’ın odası Zeliha Hanım’ın evi kadardı neredeyse.
Tüm bunlara rağmen Furkan burada bir ufak odada çekyat üzerinde mutlu olmuştu. Ev
küçüktü, eskiydi, eksikti belki birçok şey ama oturmaya başladığından beri Tuğçe
Hanım’a bile huzur vermişti. En son rahmetli annesinin evinde böyle ev hissi
yaşamıştı. Kendi oturdukları 10 katlı sitede bu hissiyat yoktu. Her şey tam
takımdı belki dolabı doluydu ama eksik bir şey olmaması huzur vermiyordu demek
ki. Eksik olmamasının eksikliği vardı. ‘Siz aslında Furkan’ın ihtiyacı olan her
şeyi bu evde ona vermişsiniz ben verememişim bana da oğluma da öğrettikleriniz
için teşekkür ederim.’ dedi Tuğçe Hanım. O günden sonra Zeliha Hanım’ın bir
arkadaşı çay sofrasının misafiri olmuştu Tuğçe Hanım.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“

11 Yorumlar
Elinize sağlık 👌🏻🌷
YanıtlaSilHep bir eksik olması gerektiğini bilmek ne kadar önemli....
YanıtlaSilİnsanı rutininden çıkaran, farkındalığı arttıran bir yazı olmuş. Kaleminize saglik:)
YanıtlaSilİnsan hep tam olması için uğraşıyor, kimisi ev eşyasında kimisi çocuğunda, kimisi eşinde… Mükemmelliyetçi zihniyet yapısı olduğu için böyleyiz.Birşeyler eksik olduğunda mutsuz olacakmışız gibi hissediyoruz. Sadece bir kandırmaca aslında bu.
YanıtlaSilElinize sağlık :)
YanıtlaSilİmkan arttırmaya çalışarak yanıldı insanoğlu.İşin gerçeğini de bilemeyince patinaj yaptı,çıkamadı oradan.Günümüzde bir çok kişinin düştüğü tuzaklardan birini ele almışsınız:)
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş. Hayatta yapacağımız her şeyin , tam olmasına çalışmak, ya da birisinin istediği şeylerin hiç eksik kalmamasını sağlama çabamızı , gözden geçirmemize neden oldu bu yazı . İnsanın her şeyi eksiksiz yapmak isteğinin, ya da sahip olma isteğini mutluluk, ve huzur ve başarı getirmediğini , tam tersi ilişkilerde ki dengeyi bozduğunu anlamama ışık tuttunuz. Çok teşekkürler. Elinize sağlık.
YanıtlaSilYeni ev taşımış biri olarak iyi geldi teşekkürler :)
YanıtlaSilİnsan birşeylerden eksik kalmayınca gelişemez
YanıtlaSilgüzel bir yazı :)
YanıtlaSilAyyy ne kadar doğru: ‘’Gönlün sığdığı yere gövde sığar’’ . Türk filmi tadında bir hikaye. Ama gerçekçi. Çok iyi geldi.
YanıtlaSil