Güneş sarı ışıklarını saça saça doğuyordu. Kuşlar sabahın seherinde çoktan uyanmış, cıvıltılarıyla adeta küçük bir konser veriyorlardı. Her sabah sanki Tuğçe'ye “Hadi kalk, uyan.” diyorlardı.
"Bıktım şu kuşların sesinden. Gu-guk, gu-guk! Onların yüzünden biraz daha uyumak istesem de uyuyamıyorum."
"Ne oldu Tuğçe, yine solundan mı kalktın bu sabah?" Dedi annesi
"Şu kuşlara yem vermeyin de gelmesinler. Uyuyamıyorum onların yüzünden" diye Tuğçe cevap verdi annesine.
Aslında kuşlar bahaneydi. Tuğçe’nin bu sene biraz sinirleri bozuktu. Hayattan tat almasını kaybetmişti. Kendisini yapacak hiçbir şeyi olmayan biri olarak görüyordu. O yüzden hep evde duruyor, neredeyse yataktan hiç çıkası gelmiyordu. Çünkü depresyondaydı ve bunun farkında değildi.
Tuğçe üniversiteye hazırlanırken kendisini sınavı kazanma konusunda yeterli görüyordu. Herkes harıl harıl ders çalışırken o “Zaten okulda başarılıyım. Evde de test çözüyorum. Bu kadar çalışmak istediğim bölüm için yeterli olur.” diye düşündü. Ama sınavı hiç de onun düşündüğü gibi iyi geçmemişti. Sınav sonuçları açıklandığında hayalindeki bölümü kazanamadı. “Puanım neye yeterse onu okurum bende. Tekrar sınava hazırlanamam” diyerek hiç aklında olmayan bir bölümü zoraki kazandı. Yıllar geçip okuldan mezun olduğunda ilk söylediği cümle: “Ben bu mesleği yapmak istemiyorum” oldu. Üniversiteye hazırlanırken gösteremediği netliği, okulu bitirdikten sonra gösterdi. Ailesi ise: “Bunca yıl emek verdin. Şimdi nerede, nasıl iş bulacaksın? Okuduğun bölümle alakalı bir işe girsen daha iyi olmaz mı?” Diyerek ikna etmeye çalışsalar da başarılı olamadılar.
Tuğçe bu sefer çok netti. Okuduğu bölümle ilgili bir işte çalışmak istemiyordu. Ama ne yapacaktı? Nerede, nasıl iş bulacaktı? Ailesine yansıtmamaya çalışsa da üniversite sınavına iyi hazırlanmadığı için, gereksiz kendini yeterli gördüğü için pişmandı. “Düşünmeden hareket etmenin cezasını yaşıyorum.” Diye kendine kızıyordu. Şimdi ne yapacaktı? Her sabah uyandığında aklına bin bir soru geliyordu. Ne kadar daha evde duracağım? Nereye kadar daha ailemden harçlık isteyeceğim? Sorular geliyor ama cevaplarını bulamıyordu. Kendisini çıkmaza girmiş gibi hissediyordu. O yüzden de neşesini, canlılığını kaybetmişti. Dört yılı boşuna harcadım. Ne geçti elime? Koca bir hiç diyerek Tuğçe kendisini odasına kapatmıştı. Bundan sonra onun için yapılabilecek bir şey yok gibi hissediyordu. Sabahları kahvaltı sonrası okula, işe giden insanları seyrediyordu. Herkesin bir uğraşı var. Bende uğraştım bir şeyler için ama olmadı. “Biraz kendinle kal, biraz zaman var kendine. Mutlaka yapacak bir şeyler bulursun” diyordu arkadaşları ama nafile.
Tuğçe kendini bu hayatta başarısız buluyordu. Hiçbir yere ait hissetmiyordu. Adeta tükenmişlik sendromu dedikleri durumdaydı. Kendiyle baş başa kaldığı vakit: “Meğer karar vermek ne kadar önemliymiş. Ben bunca zamandır rastgele düşünmeden yaşadım. “Şu kuşlara bak Tuğçe” diyordu kendine. “Her sabah kim söylüyor onlara ne yapması gerektiğini? Öylesine bir hayat yaşamıyorlar. Birgün orada bir gün şurada uçalım demiyorlar. Peki ben niye hayatımı böyle yaşıyorum?” Diye kendiyle cebelleşirken aslında hedefsiz olduğunun farkına vardı. Tabi ya… Bir böceğin bile şu hayatta hedefi var. Benim olayım tam da bu. Ben kendi hedefimi belirleyemedim. Hedefimi belirleyemediğim içinde hayatta beni nereye yönlendirdiyse onun peşinden gittim. Peki ama niye insan hedefsiz kalırdı ki? İnsan isteklerini ya da arzularını hedef mi zanneder? Her isteğimiz hedefimiz olabilir mi? Eğer öyle olsaydı günümüzde insanlar isteklerinin peşinden gitmesine rağmen mutsuz olmazdı.
İnsanoğlu birçok isteği olan bir canlıdır. Giyinmek, barınmak, ilişkiler kurmak, sevmek, ilgi görmek gibi yüzlerce sayacağımız istekleri vardır. İnsan bu isteklerine göre bir yaşam kendisine tasarlarken hayatta: Her seçim bedelini ister, diyor. İşte insan burayı kaçırdığı için kendisi için doğru şeyleri seçemiyor. Karni acıkıyor, evinde yemek pişiriyor ama bulaşık yıkamak istemiyor. Evlenip çocuk sahibi olmak istiyor. Ama çocuğunun problemleri olmasın istiyor. Para kazanmak için bir iş yerine giriyor, işte sıkıntı çıkmasın istiyor. Yani bizler sadece isteklerimiz olsun ama o isteklerimizin bedelinden kaçalım istiyoruz. İşte Tuğçe de böyle yapmıştı. İyi bir okulda okumak isterken o okulu kazandıracak bedellerden kaçmıştı. Ve hayallerle, gerçekler tutmadığından kendine olan özgüvenini kaybetmişti. Hayatta hiçbir işi yapamayacağına kendisini inandırmıştı. Ta ki camının önüne gelen kuşların her gün ona bir mesaj verdiğini anlayana denk...
""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir. İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“
13 Yorumlar
Günümüzde birçoğumuzun düştüğü bu durum çok güzel dile getirilmiş.Elinize sağlık 🌷
YanıtlaSilÇoğumuz rahatını bozup isteklerimiz için çabalamak istemiyoruz. Armut piş ağzıma düş istiyoruz. Oysa asıl keyif o isteği elde ederken yapıp ettiğimiz şeylerde saklı…
YanıtlaSilYeni anne olmuş birisi olarak uykusuz gecelerin başladığı bu dönemde benim için güzel bir farkındalık oldu. Anne olmanında bedeli ayrıymış :)
YanıtlaSilHeyecanla isteklerimizi düşünerek güzel hayallerle seçimlerimizi yapıyoruz. Ta ki o işin içine girince ve zor taraflarını görünceye kadar. Sonra arada kalıp, bazen vaz geçiyoruz, bazen memnun olmuyoruz, aradığımızı bulamıyoruz. Seçim yapmadan önce zor kısımlarını da hesaba ne kadar katıyoruz?
YanıtlaSilNe doğru..Sistemin önümüze sunduğu şeyleri kendimize hedef koyuyoruz..Çoğumuz hedefsiz bir sağa bir sola savrulup yaşıyoruz..Farkındalık için güzel bir yazı olmuş..Kaleminize sağlık
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilOffff..........
YanıtlaSilHer seçim bedelini ister. Ne kadar derin bir söz aslında...
YanıtlaSilBedelini ödeyemeyeceğin şeyi seçmek insana yük olur. Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilHayat bize hep mesajlar veriyor bazen bir kuşla bazen çiçekle. Anlayabilenlerden oluruz inşALLAH
YanıtlaSilHer seçim bedelini ister..
YanıtlaSilDüşünmeden yaşamak aslında yaşayamamakmış.....Kaleminize sağlık
YanıtlaSilHedef belirlediğimizde, ona göre bir sahne dizayn oluyor. Bizi o hedefe yaklaştıracak olayları çekmeye başlıyoruz. Tabii öncesinde; bize fayda verecek, biri bir noktadan bir noktaya taşıyacak bir seçim yapmalıyız. Bir seçim yapmazsak, rüzgarda savrulan yaprağa döneriz. Bir oraya bir buraya. Rüzgar nereden eserse. Ve bu çok yorucu bir süreçtir.
YanıtlaSil