Gökyüzünün ayın yansıması ile aydınlandığı bir bahar gecesiydi. Komşu evden gelen çocuk sesleriyle Hüseyin Bey’in evindeki neşeli çocuk sesleri birbirine karışmıştı. Pencereden esen hafif rüzgâr ile Nur Hanım serinlemeye çalışıyordu. Kapının hemen önündeki mis kokulu ıhlamur ağacının kokusu evin her tarafını sarmıştı. Nur hanım akşam yemeği için koştururken sanki bahar esintisi çocukların mutluluğuna eşlik ediyordu. Öyle hafifti ki esinti; üşütmüyor terletmiyor denir ya işte tam kıvamındaydı.
Henüz iki ay olmuştu memleketlerinden gelip o küçük mahalleye taşınalı. Taşradayken şiveli konuşuyorlardı. İstanbul’a geldiklerinde Ali henüz beş yaşındaydı. Kendinden iki büyük ablası ve bir küçük erkek kardeşi vardı.
Babaları Hüseyin Bey bir an önce okula ve çevreye uyum sağlayabilmeleri için evde şiveli konuşulmasını yasaklamıştı. Çocuklarının hem okulda hem arkadaşları arasında zorluk çekmelerini istemiyordu. Aslında niyeti çok iyiydi. Ama sebep olacağı durumu elbette tahmin edemiyordu.
Hüseyin Bey beklentisini doğru yere konumlandırabilse çocuklara karşı daha anlayışlı olabilirdi. Elbette ki zaman içerisinde hepsi daha güzel Türkçe konuşmayı zaten öğrenecekti. Hiçbir şey birdenbire olamazdı. Sadece zamana ihtiyaçları vardı.
Ali bembeyaz tenli, iri ela gözlü, oldukça hareketli ve çok eğlenceli bir çocuktu. Kendini oyuna öyle kaptırmıştı ki zilin sesiyle irkildi. Babaları geldiği andan itibaren artık sesli bir şekilde oynayamayacağını biliyordu.
Dört kardeş minik ördek yavruları gibi peş peşe kapıya sıralandılar ve babalarını öperek karşıladılar. Evdeki durum ne olursa olsun babaları onlara kızgın olsa bile karşılama hep bu şekilde olurdu.
Hüseyin bey çalışkan, çevresine faydalı üretken bir babaydı. Kendisi eve gelince ev hep çok sessiz olurdu. Çünkü böyle olsun isterdi. Çocuklar babalarından çekinir; kızlar hemen derslerinin başına geçerdi. İki küçük erkek kardeş de sessizce oynardı.
Marifetli anneleri Nur Hanım yöresel yemeklerle donattığı sofrasını hazırladı. Baba ve çocuklar hep birlikte afiyetle akşam yemeklerini yediler. Hüseyin bey çocuklarıyla; İstanbul aksanıyla dil kurallarına uygun olarak Türkçe konuşurdu. Nur Hanım ara sıra doğu şivesi ile konuşursa Hüseyin Bey uyarırdı. Doğu şivesi daha gırtlak tandır…bazı kelimeler yerine farklı kelimeler kullanılır.
Hüseyin bey çok disiplinli bir babaydı. Kurallar koyar ve bunlara uyulsun isterdi. Çocuklar sadece cuma ve cumartesi akşamları sınırlı saatlerde televizyon seyredebilirlerdi.
Çocuklarının gelişimi için her biriyle tek tek ilgilenir, en büyük çocuğu Elif’le her gün ders çalışırdı. Köy okulundan geldiği için Elif sınıf arkadaşlarından daha gerideydi. Bir an önce sınıf arkadaşlarına yetişmek için çabalar dururdu. Bazen ders çalıştırırken sinirlendiği de olurdu. O durumlarda Elif çok korkardı ama Hüseyin Bey Elif’i korkuttuğunu anlasa bile kendine hâkim olamazdı. Aceleciydi her şey birdenbire olsun isterdi Hüseyin Bey. Hiç sabrı yoktu. Onun da zaafı buydu.
Evlatları iyi yetişsin diye hiçbir şeyi ihmal etmemeye çalışır, öğretmenleri ile sürekli temas kurar eksikleri gidermeye özen gösterirdi. Herkesin annesi velisi iken okulda parmakla gösterilen tek veli baba Hüseyin Bey’di.
Nur hanım da taşradan yeni geldiği için şehir hayatını hiç bilmiyordu. Onu alıştırıncaya kadar tüm alışverişleri kendisi alır, kısacası; çocukları için bedel ödemekten hiç kaçınmazdı. Çocuklarını sadece büyütmek değil yetiştirmek için elinden geleni yapardı. Ama işte o da çok genç baba olmuş yaptığı yanlışların farkında bile değildi.
O harika gecenin böyle biteceğini kimse bilemezdi. Ali ile Ferit kendilerini oyuna kaptırmış eğlenirken Ali kardeşiyle fark etmeden doğu şivesi ile konuştu. Maalesef ki Hüseyin Bey de duydu bunu. Sinirlerine hâkim olamayarak “Ali sen nasıl Türkçe konuşuyorsun?” diye bağırdı. Ali zaten hassas bir çocuktu korkuyla ağlamaya başladı. “Tamam artık ağlama” deseler de onun ağlaması kapı arkasında devam etti. Hüseyin Bey oğlunun bu kadar korkacağını düşünemezdi. Yarım saat kadar sonra Ali’nin kapının arkasında uyuya kaldığını gördüler. Anneleri oğlunu alıp yatağına götürüp yatırdı. Sabah kalktıklarında Ali’den hiç ses çıkmıyordu. Çocuk şok taydı. Annesiyle konuşmak istiyor ama konuşamıyordu. Kekeliyor ağzından bir kelime çıkmıyordu. Ev halkı çok üzgündü. Hayatları boyunca hiç kimse bu anı unutamayacaktı. Hüseyin Bey hemen oğlunu alıp hastaneye koştu ama olan olmuştu. İlk başta kısa zamanda düzelir diye umut ettiler. Doktorlara gidip durdular. Ama Ali’nin hayatı artık değişmişti. Ve maalesef ki hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. Dominant babanın bir anlık sabırsız hareketi Ali’nin ve tüm ailenin yaşantısını değiştirdi. O tüm çocukları için iyi bir şey yaptığını düşünüyordu ama sonuç hiç de iyi olmadı.
Hayatta en çok istenen aranan şeydir huzur. Ve her çocuğun huzurlu olmak istediği yer ailesinin yanıdır. Kıvamı yakalayamamıştı Hüseyin Bey. Dominant davranarak çocukları adına hedef belirleyemezdi. Sonuç kendisini de çok üzmüş ve maalesef ki hayatı boyunca bunun yükünü taşımıştı.
İnsanın aşırı istekli olması hayatındaki tüm dengeleri altüst eder.
""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir. İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“
46 Yorumlar
Hayatın esası denge…
YanıtlaSilDenge olmadığında kıvam bozuluyor…
Malesef sonrasında yıkılan, bozulan düzeni toparlamakta hiç kolay olmuyor… bazen hiç toparlanmıyor bile…
Kaleminize sağlık… 🌿
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷 dominantlık nelerin dengesini bozuyor keşke bilebilsek...
YanıtlaSilİsteklerimizi kontrol altına alımak ne kadar kıymetli
YanıtlaSilNiyetlerimiz ne kadar temiz ve güzel olursa olsun bazen izlediğimiz yollar bizi sonu kötü biten hikayelere ulaştırabilir.
SilElinize sağlık
YanıtlaSilİsteklerimizi aşırılaştırdığımızda insanlara nasıl zararlar verebileceğimizi anlatan çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilHiçbirşey birden bire olmazdı......
YanıtlaSilEline sağlık Havvacım
YanıtlaSilÇok olumlu yapıcı geliştirici öğretici amaçlada olsa bunları aşırılaştırmadan yapmanın gerekliliği ve doğruluğu üzerine çok güzel bir yazı olmuş. Tebrikler kaleminize sağlık…
YanıtlaSilMükemmeliyetçi olmamak belki de en doğrusu
YanıtlaSilİnsan mükemmel olmaya çalıştıkça hep bir adım geriliyor. İsteklerin kontrolden çıkması hep problem…Güncel problemler çok güzel özetlenmiş kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilEğitici bir yazı.”Kaş yapayım derken göz çıkarmak” sözünü hatırlattı
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🥰 böyle bilgilendirici öyküler çok faydalı oluyor🥰
YanıtlaSilBu hayatta attığınız taşlar ürküttüğünüz kurbağaya değmeli
YanıtlaSilDoğru bildiğimiz yanlışların ne yazık ki bazen telafisi olmuyor.Tebrik ederim.Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilKalemine sağlık. Mükemmel olmak mümkün değil, gerekte yok. Elimizden geleni yapmaktır bana göre esas olan
YanıtlaSilDaha iyi, iyinin düşmanıdır her zaman. Yapıcı bir hatırlatma. Tebrikler arkadaşım.
YanıtlaSilÇok etkileyici bir şekilde anlatmışsınız. Tebrik ederim. Kaleminize sağlık!
YanıtlaSilHava yazılarını okurken ülkenin sosyal yaşanmışlıkları reel bir şekilde çok güzel aktarmış sın tebrik ediyorum. Başarılarının devamını dilerim. Matematikçilerin İyi okuyan ve analiz yapan bir yazarı yeşeriyor...
YanıtlaSilÇok güzel bir anlatım
YanıtlaSilElinize sağlık
Yazı çok duygusal ve sarsıcı bir anlatıma sahip.
YanıtlaSilBir babanın, çocuklarının iyiliği için çabalarken, farkında olmadan nasıl zarar verebileceğini çok sade ama etkileyici bir dille anlatmış. Çok etkileyici gerçekten.
Okurken o anda, o evde hissettiren; sessizliği, saygıyı, yemek anını yaşarken hüzünlendiren annenin çocuklarına şefkati sabırla tevekkülle geçirdiği onca yıl babanın fevri çıkışıyla yaşanan talihsiz durum ah ne harika bir hikaye içimizden kendimizden çok samimi, tebrik ederim.
YanıtlaSilBu eğitimle tanışalı çok kısa bir süre oldu. Oğlum Ali’ye bugün gereksiz kızdım ve 1 saat sonra arkadaşım bu yazıyı iletti. Oğluma kızdığımdan habersiz. Yazıyı okuyunca çok şaşırdım.Çıraklık aşamasındayım. Çırak bilir ama uygulamakta zorlanır. Niyetimi tazeleyeyim. Allahım sen affet. :(
YanıtlaSilKeşke biraz sabırlı olaymış , keşke bu kadar korkmayaymış, keşke sevgisini gösyetebileymiş, öfkesine hakim olabileymiş , keşke gerçeğe uyanabileymiş ...
YanıtlaSilKaleminize sağlık güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilSevgisini de gösterebilseydi, kızgınlığını göstermekte acele ettiği gibi..Ama dominant insan..Herşeyi kontrol etmek istiyor..
YanıtlaSilinsanoğlu acele ettiği için bir çok şeyi kaybetti.
YanıtlaSilkendi isteklerimiz olmadığında ve ısrar ettiğimizde olumlu sonuçlara çoğu zaman ulaşamıyoruz. halbuki insanlar farklılıklarıyla daha güzel.
YanıtlaSilKıvam önemli, güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilVee bu sınav Hüseyin'e gelir ama bir çok baba anne ders almalıdır...
YanıtlaSilÇok anlamlı ve güzel bir yazı. Dominat aslında bu zararı yavaş yavaş veriyor farkında değil. Bizler sonuça bakıyoruz, küçük sebepler bunları oluşturan👏👏
YanıtlaSilIyi niyetle yapılan hatalar ....kaleminize sağlık
YanıtlaSilNe kadarda güzel anlatılmış bazen hiç hata yapmadığımızı düşünürken, aslında hayatımızın hatasını yaptığımız yüreğinize kaleminize sağlık🌺
YanıtlaSilİbretlik bir hikaye. Harika bir yazı. Ellerinize emeklerinize sağlık
YanıtlaSilBu ara dominantlık hikayelerini çok duyuyorum, dominantlık başkaları adına hedef belirlemek demek. İnsan çocuğu iyi olsun istiyor, onun iyiliğine yapıyor, ama haddi sınırı aşmış olabiliyor. Farkındalık ne güzel şey
YanıtlaSilYaşanmış bir hikaye olmalı, içime işleyen bir yazı oldu. Kaleminize sağlık, çok sevdim :)
YanıtlaSilEmeğinize sağlık :)
YanıtlaSilİstemekte sıkkıntı yok. Aaıl mesele isteklerini yönetememekte. Ne güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilHuzur acıda olsa gerceklerde...
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Yazınızı okudukça kendimizden bir parça beynimizden geçiyor. Hepimizin çok fazla istediği veya zorladığı çocuklarımız belki de hiç bilmeden ne sıkıntılara ve ne badirelere sebep oluyoruz. Bizden daha iyi olmalarını istiyoruz ancak onlara bu şansı vermeyip kendimiz gibi olmaları için zorluyoruz. Yazınızdan da kendime bir pay çıkartıp çocuklarımıza zaman ve mutluluk vermek için gerekli dozu karşılıklı ayarlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. Güzel bir ders verdiniz emeğinize sağlık. Kürşad
YanıtlaSilYazarımızın hikayeyi sakin ve büyük bir açıklıkla bizlere sunması insani ve derin duygular hissettirirken kendi yaşamımıza dair düşünmeye de sevk ediyor.
YanıtlaSilTebrik ediyorum, kaleminize sağlık 👏
Bu durum, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda bireyin kimliğinin ve aidiyet duygusunun bir parçası olduğunu gösteriyor. Şiveli konuşmanın bastırılması, çocukların kendi köklerinden kopmalarına ve yeni çevrelerinde yabancılaşmalarına yol açabilir. Zeynep
YanıtlaSilÇocukları sadece büyütmek değil… yetişmek mesele…
YanıtlaSilİçerik kısmını atlayıp ta işin Biçim kısmına takılınca insan hep kaybeder.. Bu hep böyledir..
YanıtlaSilAnlatımın akıcılığı ve betimlemeler çok iyi, okurken sanki anı beraber yaşıyor gibiyiz. Duygu yüklü bir hikaye. Dominant ve mükemmeliyetçi kişiliklerin çevresinde bıraktığı kiminde anında ortaya çıkan, kiminde ise yıllarca içinde yaşattığı derin izler…
YanıtlaSil