MESAJ YAĞMURU

 

                                                         

Güneşli bir bahar gününde zamanda yolculuk yapar gibi düşünmeye başladı Ayşe. Çocukluğuna lise yıllarına gitti. İnsanların ilişkileri ve iletişimleri gözünün önünden film şeridi gibi geçti. Cep telefonları henüz yokken her şey ne kadar da farklıydı. Cep telefonsuz bir evlilik hayal etmek istese genç bir insan hayal kurmakta zorlanır. Mesela yeni evli gençlerin ilişkileri nasıl farklılaşırdı? Ayşe, Mehmet ile tartıştığında ve Mehmet kapıyı vurup işe gittiğinde Ayşe de arkasından "Daha söyleyeceklerim bitmedi kaçma" diye seslendiğini düşündü bir an. Mehmet gitti ve telefonu da yok. Ayşe eşine nasıl ulaşaktı bu durumda? Ne yapılıyordu acaba diye düşündü yeniden. Akşam eve dönmesini mi beklerdi? Zor olmalı ama düşündükçe beklemenin ve sabrının gelişmesi gerektiğine idrak etti.

Halbuki telefon olduğunda onlar ne yapıyorlar? Telefonu eline alıp üst üste arıyorlar. İki çift laf, yüzlerce kelimeye dönüşüyor. Uzun uzun mesajlar yazılıyor içlerindeki herşeyi döküp rahatlıyorlar. Çünkü imkân var. Her şey insanın parmağının ucunda… Onu tutan ne ki? Veya Mehmet´i…

Ayşe ve Mehmet yeni evlenmişlerdi. Ancak evlendiklerinden beri bir türlü huzur bulamıyorlardı. Sık sık tartışıyorlar, kavga ediyorlardı. Mehmet evden kaçıp gidiyor Ayşe arkasından onu mesaj yağmuruna tutuyordu. Mehmet önce cevap vermiyordu. Ama sonra oda mesaj yazıyordu. Mehmet’ in mesajları Ayşe kadar uzun olmuyordu. Daha kısa öz ve daha ağır cümleler içerebiliyordu.  Mesaj yağmuru sel olmuş evliliklerindeki tüm güzel şeyleri alıp götürüyordu.

Mehmet bir süredir sosyal medyada insan ilişkileri hakkında paylaşımlar yapan birilerini takip ediyordu. Paylaşımlarda teknoloji geliştikten sonra ilişkilerin daha da bozulduğuna dikkat çekiliyordu. Mehmet bunu çok düşündü. Hatta bir sokak röportajında insanlara soruyorlardı: "Teknolojinin artması ilişkileri güçlendirir mi? Zayıflatır mı?" diye. Mehmete sorsalar evlenmeden önce bu cevaba kesinlikle "Güçlendirir" derdi. Çünkü ona göre insanlara ulaşabilmek kolaysa güçlendirmesi gerekirdi. Ama günümüzde insanların geldiği durumda ortadaydı. Kendi durumu da… Bir röportajda da şunu soruyorlardı. "Bir insana istediğin zaman ulaşabilmek o insanın kıymetini arttırır mıydı? Ya da çok sık görüşmek…" Tüm bu sorular karşısında sokaktaki insanların hepsi farklı cevap veriyorlardı. Ama gerçekte olan neydi?

O yüzden Mehmet bu son tartışmalarında evden çıkarken Ayşe’nin telefonunu da alıp çıkmıştı. Hem Ayşe’nin telefonunu hem de kendi telefonunu kapatmıştı. Böylelikle Ayşe ona mesaj atamayacaktı. Dolayısıyla Mehmet’ in kendisiyle iç hesap yapabilme zamanı da olmuştu. Ayşe de de aklı kalmıştı. Aslında iki çift lafım var dediğinde "Söyle hayatım deyip gözlerinin içine bakabilirdim." diye düşündü.

Ayşe telefonunu aramış bulamamıştı. Komşusunun telefonundan Mehmet’ in iş yerini aradı.

"Telefonum sende mi?"

"Evet bende."

"Niye aldın telefonumu?"

"Bana ne söyleyeceksen akşam geldiğimde gözlerime bakarak söylemeni istediğim için. Şimdi çalışıyorum akşam görüşürüz." dedi ve kapadı.

Akşam eve gittiğin de Ayşe’nin yüzü asıktı. Ayşe, ne yaşanırsa yaşansın evinin işini her zaman yapardı. Mehmet’e ne kadar kızsa da yapması gerekenleri terk etmezdi. O yüzden yemeğini yapmıştı. Mehmet de ne olursa olsun akşam evine gelirdi. Anne ve babalarının verdiği evlilik öğütlerinden en azından buna uyuyorlardı.  Mehmet "Şimdi söyle seni dinliyorum." dedi.

Ayşe, "Ne söyleyeceğim artık, geçti Bor'un pazarı." dedi. Mehmet de "O zaman benim söyleyeceklerim var. Hiçbir problemimizi telefondan konuşmak, yazışmak istemiyorum. Bundan sonra söyleyecek iki çift lafın varsa evden çıkıp gitmeyeceğim. Ne söyleyeceksen yüzüme söylemeni istiyorum. Birbirimizi görmediğimizde daha kırıcı olabiliyoruz. Görenle görmeyen bir değil. İletişim ve ilişki konularında kendimizi birlikte eğitelim istiyorum. Hem bizim için hem de gelecek çocuklarımız için. Çünkü anladım ki ilişkilerimizde problem çözme marifetimiz olmalı. Her işin bir yöntemi var bizde bu yöntemleri öğrenelim." dedi…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İlişkide usta olmak yaşamda usta olmaktır… Yaşamda usta olan mutlu ve başarılı olandır. 

 ""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir. 

 "Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar. 

 “İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç  değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu

Yorum Gönder

9 Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık. Günümüz ilişkilerini kısa sürede bitiren en önemli sebeplerden biri. Hemen ulaşabilir olmak.

    YanıtlaSil
  2. Bize de bereketli bir yağmur oldu

    YanıtlaSil
  3. İletişim çağındayız ama insanların iletişim marifetleri azaldı.
    Elinize sağlık yaşadığımız zamanın bir yansimasi olmuş.

    YanıtlaSil
  4. Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş 🌷

    YanıtlaSil
  5. Öncelikle bu düşündürücü yazıyı okurken gerçekten çok keyif aldım. Malesef ki gelişen teknolojiyle ilişkilerimizde problem çözme marifetine uzak kalıyoruz. “Mesaj atarım” diyor kestirip atıyoruz. Duygumuzu yansıtmıyor attığımız mesajlar. Emojiler falan anlamsız kalıyor. Göz göze hissederek anlatmamızla bir değil elbette. Ele aldığınız farklılığa hepimizin daha çok dikkat etmesi ne güzel olur. Dünümüze göre daha mutlu olmak, daha iyi ilişkiler kurabilmek için…. Elinize sağlık🙏🏼🌺

    YanıtlaSil
  6. Kaleminize sağlık çok güzel özetlenmiş günümüz 🌸

    İyi ki ilişkilerde ustalık seminer programı var.. Uygulanabilir çok güzel stratejiler var

    YanıtlaSil
  7. Teknolojiyi doğru kullanamadığımızda sonuçları tüm hayatımızı etkiliyor. Güzel yazmışsınız 👍🏼

    YanıtlaSil
  8. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  9. Elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil