AŞURE DEYİP GEÇME

Nermin evleneli iki sene olmasına rağmen yemek yapma konusunda bayağı yol kat etmişti. Evlenene kadar hiç mutfağa girmemiş biri olarak iki senenin sonunda en zor yemekleri bile yapabilmesi alkışa layık bir durumdu. Mutfağa girmemesinin sebeplerinden biri de annesinin çok titiz bir kadın oluşuydu. Annesi Neriman teyze, asla kimseyi mutfağına sokmaz, mutfak bezini kimseye elletmez, mutfağına girmek isteyen olursa da “benim şartım şurtum var siz bilemezsiniz” derdi. Nermin bulaşıkları yıkamak istese “bulaşıklar çok yağlı sen şimdi onları arındırmazsın”, yemek yapmak istese “o yemeğin bir ölçüsü var tutturamazsan olmaz, sen şimdi içine başka bir şey katarsın lezzeti bozulur” derdi. Bu yüzden Nermin mutfaktan uzak büyümüştü. Mutfağa sadece senede bir kez üst komşuları aşure günü yardıma çağırdığında girerdi. Bu yüzden her sene aşure gününü iple çekerdi.

Nermin değişik tatlar denemeyi, değişik yerlere gitmeyi, yeni insanlarla tanışmayı severdi. Yani farklı olanı sever ve hoşuna giderdi. Üst komşu Ayşe teyze de Nermin’in bu huyunu çok beğenir o yüzden aşure günü onu yanına çağırırdı, “farklılıklar güzeldir, çeşitlilik lezzetlidir, berekettir” derdi. Nermin de aşurenin içine mutfakta olan tüm malzemelerden katar, Ayşe teyzenin el lezzeti ile bereketlenir, ortaya çok güzel bir aşure çıkardı. Ayşe teyze “kalbe giden yol mideden geçer. Bir insanı kazanmak için önce gözüne sonra kulağına sonra da damak tadıyla kalbine girmelisin” derdi.

Kocası damak tadına çok düşkün olduğu için Nermin’in aşçılık konusunda çok çabuk ustalaşmasının sebebi de buydu. Ne de olsa bir insanın kalbine girmek midesinden geçiyordu. Bu arada kocası da iki senede on beş kilo almış midesini bayağı genişletmişti. Ama Nermin’e olan sevgisi de aynı oranda büyüdüğü için bu onun için hiç de önemli değildi.

Nermin için sıra aşure yapmaya gelmişti. Sinan;

- hadi bakalım bu sene de aşureyi senin elinden yemek istiyorum, dedi.

Nermin aşure günü erkenden mutfağa girdi. Akşamdan ıslattığı buğdayı, nohutu, fasulyeyi tencereye koydu ve su ekleyerek onları biraz pişirdi. Sonra evde ne varsa onlardan koydu. Sıra meyvelere gelmişti. Portakalın kabuğunu rendeledi, elmaları küp küp doğradı, inciri kayısıyı da doğradı. Ne ilginç diye düşündü. İnsan hiç kuru fasulye yaparken içine küp küp doğranmış elma katmaz ya da nohut yemeğine portakal kabuğu rendelemez, mercimeğe dut koymaz. Nasıl oluyor da aşurede farklı malzemeler bir araya geliyor ve çok lezzetli bir tat ortaya çıkıyordu. Bir yandan aşureyi karıştırıyor bir yandan da bu düşünceler zihnini meşgul ediyordu. Sonra Ayşe teyzenin aşure yaparken söyledikleri aklına geldi; “Farklılıklar güzeldir, çeşitlilik lezzettir, berekettir” demişti. Gerçekten de öyleydi aşureye ne kadar fazla çeşit koyarsak o kadar lezzetli oluyordu. Buğday, nohut ve fasulyeden oluşan bir aşureyi belki bir iki kişi beğenip yiyebilir ama çok çeşitli malzemelerden oluşan bir aşureyi herkes beğenir ve afiyetle yer. İnsan da öyle değil mi?

Çevremizde bir ya da iki kişiyle iletişim halindeysek sadece o çevrede kalırız, tadımız yavan kalır. Ama çok daha fazla insanla iletişim halindeysek o zaman tadımız lezzetlenir. Herkes tarafından aranılan kişi oluruz. Olaylara bakışımız değişir. İnsanları daha kolay kabul etmeye başlarız. Öncelikle bizden farklı insanların olduğunu fark ederiz. İnsanın kendinden farklı olanı kabul etmesi, onunla ilişki kurması zordur. Aksine tam da bereket, bolluk, lezzet orada saklıdır. Haşlanmış kuru fasulye kimseye lezzetli gelmez, yavan gelir. Portakal kabuğu rendesi acı gelir. Ama farklı lezzetler bir araya gelip harmanlandığında her karışan malzeme kendinde olan tadı diğerine verirken kendinde olmayan tadı da diğerinden alır. Ve böylece ortaya bambaşka bir lezzet çıkar. Aşure yerken kimse ben fasulye yedim, ben kayısı yedim demez. Aşure yedim der. İçinde fasulyede vardır kayısı da. Ama artık ne o fasulye fasulyedir ne de o kayısı kayısıdır.

 

 ""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir. 

 "Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar. 

 “İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç  değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu

Yorum Gönder

6 Yorumlar

  1. Farklılıkları ne kadar lezzetli anlatmişsıniz🙂 kaleminize sağlık🍉

    YanıtlaSil
  2. Rahmetli Kayinpederim hepimiz aşure corbasindaki malzemeler gibiyiz derdi. Ne güzel bir benzetme ne güzel bir farklillari kabul edip hayattan tat alma şekli.

    YanıtlaSil
  3. Ayşe Nur Varlı29 Temmuz 2025 00:19

    Farklılıklar zenginliğimiz, güzelliğimiz...
    Aşure hem çorbadır, hem yemek, hem pilavdır hem tatlı. İşte insan insana herşey olabilmeli.

    YanıtlaSil
  4. Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş 🌷

    YanıtlaSil
  5. Elinize sağlık içimizi ısıtan bir yazı olmuş🥰

    YanıtlaSil