SEN BAŞKASIN, BAMBAŞKASIN...


Çiçekli perdenin kenarından içeriye sızan güneşin sıcaklığıyla uyandı. Yavaşça yatağından kalktı. Çocukların odasına doğru gidip kapıdan ses var mı diye baktı. Sesleri çıkmadığına göre hala uyuyorlar demekti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya koyuldu. Mutfaktaki nostaljik görünümlü radyosunu açtı. Çocukluğundan beri radyo dinlemeyi severdi Nesrin. Tomurcuk olan çayını demledi ve sevdiği patatesli yumurtasını yaptı. Nesrin kahvaltıyı hazırlarken çıkardığı seslerden çocukları uyandırmıştı. Hep beraber güzel bir kahvaltı yapmışlardı. Çocuklar kahvaltı biter bitmez televizyonun başına geçmişlerdi. 

 Radyoda eskilerden bir şarkı çalmaya başlamıştı. Şarkıları dinlerken çocukluğu geldi aklına. Ne güzel mutlu bir çocukluk geçirmişti. Bunları düşünürken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. 

“Ayy hazırlanmam lazım, yoksa geç kalacağım” dedi saate bakarak.  

Ne tatlı bir telaştı bu. Ne büyük bir nimetti insanın üretimde olması. Severek işine gitmesi. İşi sayesinde hem özgürleşmiş hem de zorluklarını sırtlayabilmişti. O tekstil atölyesi, bu yüzden çok anlamlıydı onun için.

 Telaşla çocuklarla evden çıkmaya çalışırken “anahtarı Halime ablandan alırsın emi annecim? .”.

“Anneciğim akşama kursum var. Unuttun mu.”

“Ah tamam.” dedi Nesrin sevinçle. 

 Nesrin boşanalı üç yıl oluyordu. Boşandıktan sonra baba evine geri dönmüştü. Baba evinde her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmüştü. Ama beklediği gibi olmamıştı. Evleri bayağı kalabalıktı. Annesi, babası, iki kız kardeşi, iki erkek kardeşi, kendisi ve iki de çocuk. sekiz kişiydiler. Hiç kolay olmuyordu sekiz kişiyle birlikte yaşamak.  Kısa sürede evdeki herkes Nesrin’ den bir şeyler istemeye, bir şeyler beklemeye başlamışlardı. 

“Abla bir çay demlesene?”

“Abla ben dışarı çıkıyorum temizliği sen yapar mısın?”

“Abla para versene parfüm alıcam?”

“Kızım benim tansiyon hapını getirsene?’

“Kızım şu gömleğimi ütülesene?”

“Anne formamı yıkadın mı?”

“Anne kalem kutum nerde?”



Nesrin her şeyi sırtladıkça onları rahatlatıyordu. Ancak bir sınır koyamadığı için yükü taşıyamayacağı boyuta gelmişti.

Bazı insanlar oldukları yerde yük olmamak için, karşıya kendilerini yük göstermemek için sınırları aşıp onların yüklerini de almaya yeltenirler. Sınırları o kadar aşarlar ki sonunda o yükü taşıyamaz olurlar. Yapamadıkları noktaya geldiklerinde ise karşı tarafın şikayetlerine veya yakınmalarına maruz kalırlar. Bu da onlara çok ağır gelir. Üzülürler ve çok alınırlar. Çıkmaza girmeye başlarlar.  

Nesrin de bu insanlardan biriydi. Bu sebepten dolayı etrafındakilerle ilişkilerinde çok sıkıntılar yaşamıştı. İşler çıkmaza girmişti ve çözüm arıyordu. Tam da böyle bir süreçte iken arkadaşı ona bir seminer önermişti.

Seminer Nesrin’ in hayatını değiştirmişti.  Hayatımızda kendi rolümüzde kalmamız gerektiğini duymuş ve çok etkilenmişti. Bunun için sınırlarımızı korumaya ihtiyacımız vardı. En çok da sevdiklerimizle. Yabancılara zaten belli bir ölçüde yaklaşırız. Onlarla sınırımız bellidir. Ancak insan sevdiklerine karşı, kaldırır o sınırları. Sonra da kendini çıkılmaz bir labirentte bulur. Her cümlede sanki onu anlatıyorlardı. 

Sevdiklerimize tabii yardım etmeliyiz, ama onların yüklerini belli sınırlarda üstlenmemeliyiz. “Bu benim ablam, bu benim erkek kardeşim, bu benim annem, babam, evladım” deyip, onların yapması gereken tüm işleri biz yaparsak, onların sırtlanması gereken yükleri biz yüklenirsek her gün biraz daha şımarmış olurlar.

İnsan, olması gereken dengeyi, önce kendi kendine bozar, sonra da “Neden böyle oldu anlamadım.” der. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki ‘Bedel alan bedel aldığı yere değer vermez’ ...

Nesrin öğrendiklerini hayatına geçirmeye başladıkça işler düzelmeye başlamıştı. İşin en güzel tarafı şuydu, bu olay, kardeşlerinin toparlanmasına da vesile olmuştu. Sürekli onlar için bir şeyler yaparken azar işittiği anne ve babasından son zamanlarda övgüler almaya başlamıştı. Şimdi annesiyle babası onun diğer kardeşlerinden farklı olduğunu da söylüyordu. “Sen başkasın.” diyorlardı.

Yorum Gönder

27 Yorumlar

  1. Ah iyi niyetle alınan bedeller... Güzel bir dokunuş olmuş

    YanıtlaSil
  2. elinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Bir kurs , duyduğun bir cümle , bazen okuduğun bir kitap hayatını değiştirebiliyor. Yeter ki hatalarimizi farkedip kabul etmek.....

    YanıtlaSil
  4. Çok tanıdık hikaye...

    YanıtlaSil
  5. Hayriye akgül s3n başkasın ama o sınırları koyabildigine bedel öderken değerli olacağız zannedip bedel alındığının farkına varmamak ne acı bedel od3yen bedel odedigine düşkün olurken bedel alan hep zalim oluyor

    YanıtlaSil
  6. İnsan ilişkilerinde sınır koydukça aslında yüklerinden kurtuluyor.... Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  7. İnsan ilişkilerinde sınır koydukça aslında yüklerinden kurtuluyor.... Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  8. En sevdiklerinizle olan sınırlarımiz ne kadar önemli...Sevdiğim insanlar için dikkat etmem gereken en önemli nokta...Teşekkürler,kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  9. ilişkilerimizdeki sınırları koruyabilmek... insanlar nerde durması gerektiğini bilemeyebilir... bu sınırı kişinin kendisi kırmadan ,dökmeden karşı tarafa öğretmeli...

    YanıtlaSil
  10. Hayriye akgul
    Evet sınırlar çık önemli
    Biz kendi oyunumuzu oynamadık bedellerini aldıkça hayat bize bedeller yüklüyor ve altından kalkamaz hale geliyoruz

    YanıtlaSil
  11. Genelde de ilk çocuk böyle olur, herkesin yükünü alır ve değer görmez, son çocuk da yan gelip yatar kimse umrunda olmaz, herkes de ona düşkündür 😄

    YanıtlaSil
  12. Ancak sınırları olan bir kişinin imtiyaz hakkı olabilir...

    YanıtlaSil
  13. Zor ama kıymetli olan sevdiklerimizle sınırları korumak, tatlı tatlı bedeller ödetmek.

    YanıtlaSil
  14. Herkes kendi sahnesinin bedellerini ödeyip sınırları olduğunda hayat ne kadar kolaylaşıyor.

    YanıtlaSil
  15. Bazen insanların ne kadar daha ileri gidebilir, diyorsun. İnanamıyorsunuz, gittiği yerlere. Gerçekleri bilmeyince nerde ve ne miktarda sınır çizeceğini bilmiyorsun. Sınır koyman gerektiğini insan düşünemiyor.
    Tşk

    YanıtlaSil
  16. Bedel ödeye ödeye zalimler yetiştirmek çok kötü 🫣

    YanıtlaSil
  17. Önemli konulara değinilmesi çok güzel olmuş

    YanıtlaSil
  18. İnsan ilişkilerinde hep sorun çıkmasın , ilişkimiz hiç bozulmasın diye hep yük alır . Yük vermeyi düşünemeyiz. Ve gittikçe her ilişkiide başta iyi olan dengeler bozulur .. bu durum kişinin yaptıklarında aşırılığa gitmemesi içindir . . . .. ne güzel bir yazı olmuş elinize sağlık. Çok faydalı oldu teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  19. Bazı insanlar oldukları yerde yük olmamak için, karşıya kendilerini yük göstermemek için sınırları aşıp onların yüklerini de almaya yeltenirler. Sınırları o kadar aşarlar ki sonunda o yükü taşıyamaz olurlar. 🌸 sadece bunu bile anlamak ne çok şey değiştirirdi 🤍

    YanıtlaSil
  20. Ah şu sınırları kaptırınca geri almak ayrı bşr bedel vallahi🙈 vermek ayrı bşr dert almak ayrı bir dert… Güzel yorumlayıp, bizimle paylaşmanız teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  21. İlişkilerde sınırlarını koruyabilmeyi bilmek ne kadar büyük konfor... 🌸 Emeğinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  22. Hocam sizin paylaştığınız tüm hikayeler çok değerli, anlamlı ve ders niteliğinde. Bu hikayede olduğundan fazla bedel ödemek, taviz vermek, bunlar bizleri değersizleştiriyor, yani kayda alınmıyoruz (değer bilinmiyor) ve her şeyden evvel başkaların kendi bedellerini ödemelerine mani oluyoruz (rahatlık tuzağı). Her şey dengede olunca nasıl düzeliyor ve toparlanıyor herkes ve her şey. Bizim asıl öğrenmemiz gereken dengeyi sağlamak, zaman zaman zor olsa da.

    YanıtlaSil
  23. Nesrin yük olmamak için sorumluluğunun fazlasını yapıyor ama diğer kişilerin rahatlık tuzağına düşmesine sebep oluyor. Rahatlık tuzaginda olan kişi nankör oluyor ve haddini aşıyor.. bu böyle bir dongu. Yasa şaşmaz. Ah şu hayatta var olmaya çalışan denge kurmaya çalışan canim Nesrinler... Hepsinin yükünü Rabbim hafifletsin...

    YanıtlaSil
  24. Yük almak güzel bir davranış ama haddi aşınca zararı hem kendine hem sevdiğine dokunuyor.

    YanıtlaSil
  25. Süper bi yazı

    YanıtlaSil
  26. Sınır koymanın kıymeti

    YanıtlaSil