‘’Bu hayatta güvenebileceğim kimse yok mu?’’ diye düşünerek, odasının tavanına bakarak uyumaya çalışıyordu. İnsanlar kendilerini anlattıkları gibi değillerdi. Söyledikleri ve yaptıkları arasındaki farklar her defasında insanlara olan güvenini kırıyordu. O kişi değil miydi ‘’Seni seviyorum her zaman yanındayım’’ diyen… O arkadaş, o adam, o komşu, o akraba değil miydi ‘’Sen benim canımsın, sana kıyamam, senin yerin ayrı hatta senin için ölürüm’’ diyen… Çocukluğundan bugüne kadar tanıştığı, tanıdığı herkesi gözünün önüne getirip söyledikleri tüm sözleri, verdikleri yeminleri ve ardından yaptıkları davranışları hatırlamaya çalıştı. Geçmişinde bıraktıkları ve geçmişten bugüne kadar taşıdıkları ilişkilerini taratıp, hafızasından kopyalayıp tavanına yapıştırdı. Hepsini teker teker tıklayıp, ön plana alıp ekranı büyüttü…
‘’Ben seninle pazara kadar değil
mezara kadar varım. Sen benim canımsın, nefesimsin, inan bütün gün seni
düşünüyorum. Rüyamda bile seni görüyorum. Sensiz yaşayamam ölürüm’’ diyen o
adamın sözleri daha dün gibi aklındaydı. “Hani ölüyordu, hani nefes alamıyordu,
hani mezara kadardı? Beni aptal yerine koydu..” dedi kendi kendine…
Sonra eskiden çok yakın olduğu, “Kardeşim”
dediği eski arkadaşının görüntüleri geldi gözünün önüne. ‘’Can dostum, kardeşim,
hayattaki tek dayanağım güveneceğim başka kimsem yok. Sağ kolum, her şeyim ona
feda olsun.’’ diyen o fedakâr, vefakâr dost neredeydi? Nasıl kandırmıştı, nasıl
arkasından işler çevirmişti. “Resmen sırtımdan bıçakladı. Yazık gözümün içine
bakıp gülüp arkamdan neler yapmış. Ne kadar iki yüzlüymüş. Acaba hep mi
böyleydi de ben mi göremedim? Yok canım hep böyle değildi ne oldu da değişti
acaba. Yok yok hep böyleydi ben göremedim demek. Herkesi kendim gibi
sanıyorum’’ diye türlü türlü düşünceler geldi gitti.
‘’Peki şu 40 yıllık kapı komşuma
ne demeli. Hem evime geldi gitti, yedi içti, her şeyine koştuk. Meğer
arkamızdan konuşmuş bunca yıl, koynumuzdaki yılanmış. Ne yalanlar atmış
millete. Yok ya kimseye bir şeyini anlatmayacaksın. Sağını solunu çekiştirip
haber etmiş millete.’’ diyerek yatakta sağ tarafına doğru döndü. Karanlık
odasında boşluğa bakarak derin bir nefes aldı ve burnundan yavaş yavaş nefes
verdi. Birden duyguları tekrar aktifleşmiş, sinirlenmişti.
‘’Yok ya bu hayatta kimseye
güvenilmez. Herkes samimiyetsiz. Kimsen yok bu hayatta yalnızsın. Samimiyet
lazım bana. İnsanlarda samimiyetin ‘S’ si bile kalmamış. Bende mi bir
samimiyetsizlik var ki! Samimiyet yani
ne bileyim. Samimiyet ne demek acaba? Nasıl anlarım insanların samimi
olduklarını? İçini açıp da kalbine, aklına bakamıyoruz da. Kavun da değil ki
koklayıp alalım’’ diye düşünceden düşünceye hızlı geçişler yaparken uyuya
kaldı.
Bugün yapacağı bir ticarette
insanlar sözler vermiş, yerine getirmemiş ve onu çok zor durumda bırakmıştı.
Dolayısıyla kendisi de o insanların sözüne güvenerek başka insanlara sözler
vermişti.
Oysaki söz vermek toprağa bir
niyet tohumu ekmektir. Fakat insan söylediği sözlerin yok olduğunu sanır. Öyle
ya söz uçar yazı kalır… Fakat söz uçmaz ve her zaman izi kalır. Hayatta
gözümüzle gördüğümüz görmediğimiz her şey bir yerde depolanır ve bir gün, gün
yüzüne çıkartılır.
Bu sözler dürüstçe mi, insanların
davranışları samimi mi bilebiliriz. Ama hayatta biz dürüstlük ve samimiyeti
karıştırırız. İnsanların dürüst mü samimi mi olup olmadıklarını kavramak
önemlidir. Fakat ondan önce “Neden kandırılan insan” olduğumuzu düşünmemiz
gerekiyor olabilir mi?
""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir. İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“

7 Yorumlar
Başına onca olay gelir insanın. Düşünüp ortak bir nokta bulmazsa tekrar tekrar yaşar aynı şeyi...
YanıtlaSilİnsan kazıkladılar beni der,ama insan eleği olmadığı için aslında kazıklanır.Sadece bir şeyi satın alırken değil ilişkilerinde de yakınına dibine aldığını denetlemeden içeri aldığı için gol yer.Farkındalık uyandıran bir yazı,teşekkürler.
YanıtlaSilBirileri gelip bizim nefsimizin isteğini tarayıp buluyor. Ve isteğimi önüme fırsat gibi sununca ikna oluyorum kandırılıyorum. Yasayı prensipleri es geçip tedbir almıyorum. Çünkü hep kendime güveniyorum. Oysa insan yasaya kurala güvenmeli. Aldıği tedbire güvenmeli. Tedbirsizliğine değil...
YanıtlaSil👏
SilSamimiyet ne kadar kıymetli😊
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷
YanıtlaSilonlar kandırdı da biz niye buna izin verdik? Kaleminize sağlık
YanıtlaSil