“Ne şanslı şu Banu, her şeyi
var” diye geçirdi içinden Aslı. Gerçekten de 11 yaşında olmasına rağmen daha
ona alınabilecek bir şey kalmamıştı. Elektronik aletlerin hemen hemen hepsi
odasında mevcuttu. Paten, kaykay, bisiklet, oyuncak setleri, bebekler, müzik
kutusu, kırtasiye eşyaları, aklınıza gelebilecek her şeye sahipti. Yani bir kız
çocuğunun hayalini kurduğu her şeyi vardı. Babasıyla annesi, Banu küçük yaşta
iken ayrılmışlardı. Bu yüzden Banu’yla yeterli vakit geçiremediklerini
düşündüklerinden sürekli ona hediyeler alıyorlardı. Anne babalar çocuklarına daha
çok hediye aldıklarında çocuklarının daha mutlu olacağını zannederler. Aynı
zamanda onları daha çok seveceğini de düşünüyorlar.
Ancak Banu’nun artık her alınan
hediye ile geçirdiği zaman gittikçe azalıyordu. On beş yirmi dakikayı
geçmiyordu son zamanlarda. Her yeni oyuncak bir öncekinin etkisini
azaltıyordu. Yeni alınmış bir şey bile onun gözünde on beş dakikada artık
çok eski, işe yaramaz, değersiz bir eşyaya dönüşüyordu. Ve hiçbir şey onu on
beş dakikadan sonra mutlu etmiyordu. Bu durumda da her seferinde bir üst
değerde bir oyuncak almak zorunda kalıyordu Banu’nun anne ve babası. Gittikçe
büyüyen bir girdap gibiydi bu durum.
Aslı, Banu ile aynı yaşta ve aynı
sınıfta olan sıra arkadaşıydı. O da orta gelirli bir memur ailenin çocuğuydu.
Ailesi ona doğum gününden doğum gününe hediye alırlardı. O yüzden her doğum
gününü iple çeker, eğer gelen hediyeler oyuncaksa bir yıl boyunca onunla hiç
sıkılmadan oynardı.
Deneyimsel tasarım öğretisi
derki; vererek insanı mutlu edemezsin.
Aslı, her zaman en ufak
şeylerle mutlu olan bir çocuktu. Küçük yaşına rağmen mutluluğun hediyelerle
olmadığını insanın kendisinde olduğunu idrak etmişti. Banu ise kaleminin ucu
kırılsa dünya başına çökmüş gibi hemen hayata küserdi. Suratını asar
somurturdu. Bu iki arkadaşın tek ortak yanları ikisinin de ailelerinin küçük
yaşta ayrılmış olmalarıydı.
Hepimiz farklı ve benzer
olaylarla karşılaşırız ve bu olaylar karşısında farklı tepkiler veririz.
Yaşadıklarımız karşısında nasıl bir tepki veriyoruz, hayat buna bakıyor. Tüm
tepkilerimizin başında da tabi ki isteklerimiz yer alıyor.
Sınırsız sayıda olan insan
isteklerine baktığımızda da bu isteklerin iki sonuca çıktığını görürüz.
İnsanoğlu bu hayatta her zaman;
1) Mutlu olmak ister,
2) Başarılı olmak ister.
Ve mutlu ve başarılı olmanın
yönteminin ise isteklerin miktarını artırarak olacağını düşünür. Eğer bir
yemeği beğenmişse onu daha çok yediğinde mutlu olacağını düşünür. Bir problem
karşısında ne kadar çok konuşursa o kadar etkili olacağını düşünür. Birinin
kendisine sevdiğini ne kadar çok söylerse o kadar çok mutlu olacağını düşünür. Çocuğunun
isteklerini ne kadar çok yerine getirirse onu o kadar mutlu edeceğini düşünür.
Hep
miktara oynar ve miktarın arttığında etkisinin de artacağını zanneder insan. Rakamları,
miktarları, sayıları artırmaya çalışır. Oysa hayatın bir kuralı vardır. Neyin
miktarını artırırsan etkisi o kadar düşer. Veya bunun zıddında bir şeyin
miktarını ne kadar azaltırsan etkisi o kadar artar. Tıpkı Aslı’nın bir oyuncak
ile bir yıl boyunca oynaması gibi. Veya Banu’nun onlarca oyuncak içerisinde
sadece on beş dakika oynayabilmesi gibi. Az oyuncak ama oynama süresi daha
uzun, çok oyuncak ama oynama süresi daha kısa.
İlişkilerimizde, ailede, okulda, iş hayatında da aynı şekilde işleyen bir durumdur bu. Bu kural hiçbir zaman ve de hiçbir konuda değişmez. Nerede miktar artarsa orada etki düşer.
Peki düzgün gitmeyen ilişkilerde neyin miktarını artırmış olabiliriz?
""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir. İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“

10 Yorumlar
Düşündürücü bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSilGerçek de garip ama "gerçek"... :) kaleminize sağlık
YanıtlaSilBugünümün özeti bir yazı olmuş kaleminize sağlık… İlişkisinde de algılama, aktarma farklılıkları ve yine miktarı arttırma çabası…
YanıtlaSilBirisi bir gün dedi ki; insanoğlu çok emin yanılır. İnsan gerçekten de hep miktarlara oynuyor
YanıtlaSilGereksiz konuşmaların, gereksiz yakınlaşmaların… olabilir mi?
YanıtlaSilGüzel anlatıldı teşekkürler ederim. En küçük şeylerden mutlu olabilmek degerli birşey.Iliskileri aile ,iste ve arkadaşlar arasinda ilgi ağırlığını kurabilmek çok önemli hangisi daha çok ilgilenirsek diğerleri eksik kalir dengede tutabilmek önemli...
YanıtlaSilgerçekten garip ama çok da gerçek
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilMiktar az ama etkisi çok bir yazı olmuş
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🪷
insan nasıl da ikna olmuş daha çok verirse karşısında ki insanı mutlu edeceğine,halbu ki tam tersiymiş...
YanıtlaSil