HAYATIN DIŞINDA BIRAKILAN ÇOCUKLAR

Herkes öğrendiği yerden konuşur...

Odanın kapısını sert bir şekilde çarparak odadan çıktı Ecrin.

-Bana karışamazsınız, ben on sekiz yaşındayım. İstediğimi yaparım tamam mı anne? Ben özgür biriyim artık...

Evde temizlik yapmaya gelince, "Ben temizlik yapmayı bilmiyorum”.

Mutfakta yardım isteyince "Ben ne anlarım yemek yapmaktan!”.

Harçlığı bittiğinde para isterken, beş yaşında kuzuya dönüşen çocuklarımız.. Arkadaşlarıyla toplanıp gece dışarı çıkmaya gelince, anında “on sekiz yaşındayım” diyen ergenlerimiz..

Gençlerden en çok duyduğum şey diyebilirim; işlerine geldiğinde on sekiz yaşında olmak.               

-Ben artık on sekiz yaşındayım kararlarımı kendim verebilirim.

-Ben artık on sekiz yaşındayım istediğim saatte dışarı çıkabilirim.

-Ben artık on sekiz yaşındayım rahat bırakın beni.

-Ben artık on sekiz yaşındayım size sormayacağım.

-Ben artık on sekiz yaşındayım benim aklım bana yeter.

-Ben artık on sekiz yaşındayım ayrı eve çıkma hakkım var.

-Ben artık on sekiz yaşındayım ehliyet alacağım.

Özgür olmakla asi olmayı birbirine karıştırıyordu gençlik. “On sekiz yaşına gelmiş bir insan artık reşit ve özgürdür” bilgisini öğrenmişlerdi. Her genç önce on sekiz yaşına gelebilmek için oflayıp puflayarak "Ben hele bir on sekiz yaşıma geleyim siz görürsünüz o zaman" diyordu. Önce zamanla, yani yıllarla kavga ediyor, çabucak onsekiz olmak istiyorlardı. Sonra da on sekiz olduğu gün başlıyordu esas hikâye...

Evvett….Artık on sekiz yaşındasınız. Ve bu yaşın size getirdiği birçok sorumluluk var.

Kendi odanızı toplamak, temizlemek, düzenlemek dışında artık evin genel sorumluluk ve idaresini en az anneniz, babanız kadar öğrenmek, bilmek zorundasınız.

Çünkü siz gerçekten de on sekiz yaşındasınız.

İnsan hep kendinden yana olduğu için sadece öğrendiği yerden konuşuyor…

Peki ne öğrendi de böyle konuşuyor gençler?

Bir yirmi yıl geçmişe bakıp düşündüğümüzde, o zamanın çocukları şimdinin gençleri oldular...

Anne ve babaların, "Aman sen derslerini çalış çocuğum. Biz senden başka bir şey beklemiyoruz" dediğimiz, çalışsın da iyi okullar kazansın diye maddi manevi her türlü imkanı ayaklarının altına serdiğimiz, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadığımız çocuklar, bir bardak su getirmekten erinen, seni sana yük gibi hissettiren, oflaya puflaya hareket eden insanlar oldular.

Bugün asi bir tavırla, "Ben artık on sekiz yaşındayım." diyen her gencin ailesi, çocuklarının bedellerini elinden alıp, tabiri caizse kol ve kanatlarını kırıp onları rahatlık tuzağına düşürmüşlerdir.

Burada düşünmemiz gereken en önemli şey olaylar bu noktaya nasıl geldi?

Bu hayatta her şey sebep sonuç ilişkisi üzerine kurulmuştur. Hiçbir sonuç yoktur ki sebebi olmasın. Evet dünün anne ve babaları bu sebepleri kendileri oluşturdular. Ve bugün sonucunu yaşamak zorunda kalıyorlar. Hasta olduklarında ne bir tas çorba pişirebilecek, ne o ay evin faturalarını takip edebilecek, evlerine, işlerine sahip çıkabilecek ne bir kızları ne de bir oğulları var artık.

İpek böceğinin kozası dışardan delinirse, tırtıllar kanat açıp uçamaz, kelebek olamazlar…

Hayat boyu başına gelebilecek zorluklarla nasıl baş edebileceğini hiç düşünmeden, çocuklar hayatın dışında bırakıldılar.

Evet iyi ki her yanlıştan mutlaka bir dönüş var yoksa ne olurdu halimiz?

Haydi anneler babalar, var mısınız çocuklarımızı hayatın içine almaya?

-Ahmeet çöpü at anneciğim...

-Hemen atıyorum annee..

-Ayşee!! Annecim bugün temizlik günümüz...

-Ben başladım bile annee...

-Babacığım ilk maaşımla bu ay faturalara ben de destek olmak istiyorum...

 Evet bu sözleri duymak hepimize iyi gelecek...

 

Ödenen hiçbir bedel karşılıksız kalmaz... ""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir. 

 "Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar. 

 “İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç  değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu

Yorum Gönder

16 Yorumlar

  1. Çocuklarımız için en doğru yolu uygulamalıyız

    YanıtlaSil
  2. Bu tarz anne babanın biraz üstüne gidince sen yaptın çocuğu böyle diyince de "ay ben naptım kendi böyle oldu babasına çekmiş " diyorlar :)

    YanıtlaSil
  3. elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  4. Çocukları yetiştirmek dönemde çok zor. Her çocuk büyüyor bir şekilde. Mesele büyütmek değil yetiştirmek. Çocuklar hayırlarla yetişiyor. Evin sadece imkanlarını değil evdeki sorumluluklara ortak olduklarında yetişiyor. Sorumluluk almayan o çocuk hayatının sorumluluklarını da alamıyor güçlenemiyor marifetlenemiyor. Bu zayıf çocuk kendisine yük ailesine yük topluma yük ülkesine yük...

    YanıtlaSil
  5. Çok iyi geldi bu yazı👏🏻. Benim kızımda daha ortaokulda olmasına rağmen başladı büyüdüğümde istediğimi yapacağım demeye.

    YanıtlaSil
  6. Elinize sağlık 🙏🏻

    YanıtlaSil
  7. Zaman kadar gerçek bir şey var ki o da hayatta her davranışın bir karşılığı var . Yarına hayırlı evlat istiyorsak bugün doğru yerde hayır diyebilmeliyiz. Kaleminize saglik 🍉😊

    YanıtlaSil
  8. güzel tespit :)

    YanıtlaSil
  9. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık çok güzel...

    YanıtlaSil
  11. Güzel ve günümüzü anlatan bir yazı olmuş.Kalemine sağlık 🪻

    YanıtlaSil
  12. İnsanoğlu ne ekerse onu biçiyor konu dönüp dolaşıp insanın kendisine geliyor

    YanıtlaSil
  13. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  14. Çok doğru; ihtiyacımız olan şey, çocukları hayatın içine almak. Onları hayatın birer seyircisi olarak yetiştirmek değil...

    YanıtlaSil
  15. Ödenen hiçbir bedel karşılıksız kalmaz...

    YanıtlaSil