Ilık bir bahar
günüydü. İkindiye yaklaşıyordu saatler. Ceyrana bırakılmış ev sabahın erken
saatlerinden beri havalandırılıyordu. Rüzgârdan perdeler dışarı uçuşuyor mis
gibi lavanta kokusu evin her yanını sarıyordu.
Handan koltukta
bağdaş kurmuş, yorgun vücudunu dinlendirmeye çalışıyor, tertemiz yaptığı evini
seyretmeye doyamıyordu.
Beyaz koltuklarının oymasına bakıyor “hala toz kalmış mı?” diye anlamaya çabalıyordu. İçinde bir rahatlama olmuş ama sanki tam da temiz olmamış mıydı?
Baş ucundaki meşe
sehpanın pırıl pırıl parlaması gözlerini ışıldattı. Ardından, gözkapakları
ağırlaştı. Başı önüne düşünce, bir an sıçradı. “Uykum var,” diye düşündü.
Salonun karşı köşesinde duran antika sarı vazoyu bir kez daha inceledi. Evet
evet tertemizdi. Sızlayan omzunu ovdu. Hâlbuki doktoru artık herhangi bir şey
silkelemeyi, saatlerce evini temizlemesini ona yasaklamıştı. Fizik tedavi
görüyor, kolunu dinlendirmesi gerekiyordu. Ama işte o artık her gün saatlerce
aynı şeyleri yapmadan duramıyordu.
Gözleri karşı evin penceresine takıldı. Ne kadar da kirliydi. Kendi penceresine tekrar bakıp bir kez daha mutlu oldu.
Handan kocaman
kahverengi gözlü, beyaz tenli, siyah saçlı gösterişli bir kızdı.
Mehmet hayatına
gireli sekiz yıl olmuştu.
Etrafında isteyeni çok olmuş ama kimseye kanı kaynamamıştı. Kuzeni Gönül onu Mehmet’le tanıştırıncaya kadar evlenmeyi hiç düşünmemişti. Kısa bir tanışma sürecinden sonra hemen evlenmeye karar verdiler.
Mehmet’in daha önce çok kısa süren bir evliliği olmuştu. O evliliğin bitme sebeplerinin başında eski eşinin pek temiz olmadığını anlatmış bu durumdaki rahatsızlığını dile getirmişti sohbetlerinde. Handan’a “senden tek isteğim evini barkını temiz tutman, temiz olman” demişti evlenirken.
Handan zaten derli toplu, düzenli, titiz bir kızdı. Annesi onu özenle yetiştirmişti. “Temizlik zaten benim için çok kolay” diye düşünmüştü.
Altı ay içinde evlendiler. Başlangıçta her şey rüya gibiydi. Mutluluk kendi ellerindeydi. Bunun olmaması için de bir sebep yoktu. Ta ki temizlikte aşırılığa varıp kendi dengesini yitirinceye kadar. Tüm gücünü, zamanını temizlikle geçirinceye kadar. Artık evdeki her şeyi pencereden kollarını incitecek seviyede en az dört kere sayarak silkeleyinceye kadar. Mehmet kapıdan eve girerken kapı girişinde dezenfektan edilene kadar. Eşine şartlar koyuyordu.
Mehmet onu hep daha çok sevsin istedi. Kadınsı bedeller kadının konforudur ama dengede olursa. Bir ölçüsü var güzel olmanın, güzelleşmenin ve güzelleştirmenin…
Hayatta her şey bir ölçüye göre yaratılmıştır. Kadın kendini ve yuvasını dününe göre daha güzel yapar, etrafını temiz tutar ama aşırılıktan kaçınarak. Kazanayım derken kaybeden olmayalım.
Halbuki Mehmet
böyle olsun istememişti. Ama sevgisinin
koşulsuz olduğunu hissettiremedi eşine.
Handan küçük bir
çocuk gibi eşinin ilgisini çekebilmek için ekstra temiz olmaya çalıştı durdu.
Mehmet evi tertemiz bulunca ekstra mutlu olduğunu mu gösteriyordu?
Yoksa Mehmet’in mutlu olmasını Handan yanlış olaya mı bağlıyordu? Bunu bir türlü çözemedi Handan’ın ailesi. Handan’a ne söyleseler bu aşırılıklarından vazgeçiremediler. Onun için üzüldüler, kaygılandılar.
Beynimiz doğası
gereği çabaya ve sürekliliğe olumlu tepki verir.
Yani evi toplamak, bulaşıkları yıkamak, çamaşır asmak gibi basit ama düzenli sorumluluklar sanıldığının aksine sadece ev düzeni için değil ruhsal denge için de çok kıymetlidir.
İnsanın yaşadığı alanı sadeleştirmesi, çevresini düzenlemesi iç huzurunu destekler. Ama elbette ki aşırılık boyutunda olmamalı. Kendisine zarar verecek seviyeye getirmemeli.
Hayatın içerisinde her şey zıt tını var eder. Aslında insan mutlu olmak için yapmak istediği şeyleri arttırırsa zıt tına yani mutsuzluğuna sebep olabilir. Aşırılıklar, bağımlılıklar hep dengeyi bozmaktan ortaya çıkar.
Bazen biz sevdiklerimizi memnun etmek için, onların ilgisini takdirini kazanmak için birçok şeyde aşırılıklara, bağımlılıklara gidebiliyoruz. İşte Mehmet temizliği çok seviyor diye Handan çok aşırı temizlik yapmaya başladı. Tek isteği eşinin sevgisini daha da kendinde muhafaza etmekti. Oysaki bu insanı yorar, hayatın içerisinde aşırılaştırır. Biz bir yerde aşırılaştığımız zaman bu durum diğer taraftaki ilişkilerimize de yansır. Artık diğer ilişkilerimizde ne yaşarız? Bu durumda diğer ilişkilerde de dengemiz bozulmuş olur. Mesela aniden sinirlenmeye başlarız, “Temizlediğim yerler kirleniyor.” deriz ve temizlik hayatımızın ana noktası olur. Bütün hayatımız ona odaklı geçmeye başlar. Artık temiz olmayan bir restorana gidemeyiz. Temiz olmayan kişinin evinde yemek yiyemeyiz. Bu davranışlarımızı o kadar arttırabiliriz ki komşumuz bizi çaya kahveye çağırdığında kendi çay bardağımızı alıp götürebilecek duruma gelebiliriz.
Ama bunların hiçbiri birdenbire olmaz. Hayatta her şey yavaş yavaş olur. İnsan yavaş yavaş bozulur yavaş yavaş toparlanır. Bunun için insanın kendisini dengede tutuyor olması çok kıymetli.
Böyle durumlarda;
insanın bunu yaparken muhakkak bir yardım alması gerekiyor. Farkındalık
oluşturan bir eğitim ya da konusunda uzman birinden danışmanlık almak olabilir.
İşte Handan’ın da yolu deneyimsel
tasarım öğretisinden geçti. Deneyimsel
tasarım öğretisinin söylediği:
Her şey aslında dengede olduğunda bu
hayatın içerisinde insan; daha mutlu daha başarılı ve daha kaliteli iletişimler
kuruyor. Bilinen bu üç temel amacı biz hayatımıza geçirdiğimizde hiçbir yerde
aşırı olmadığımız boyutlarda yaşayabiliriz.
Böylece Handan’ın
umutları yeniden yeşerdi. Mehmet ile mutlu bir yaşam sürebilmek için dört elle
eğitime sarıldı. Ve dönüşümünü sağladı. Eski sağlıklı, mutlu günlerine yeniden
kavuştu.
""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir. İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“
43 Yorumlar
Denge her şey gibi
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel bir yazı 🌷
YanıtlaSilDenge ve kişinin öz güven suygusunun ne kadar önemli olduğunu çok güzel akıcı bir dil ile aktarmışsınız.Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilYazınızı şimdi okudum. Bunu okurken soyut bir kavramdan yola çıkarak değil hayatın gerçeğinden somut bir örnekle yola çıkmanız inanılmaz etkili ve anlaşılır olmuştur. Dengenin insanın hayatının her alanında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatmış ve kendimize gelmemizi sağladığınız için ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum. Çok yararlı ve öğretici olmanız sebebi ile yazılarınızı sabırsızlıkla beklediğimi hatırlatmak isterim. Emeğinize sağlık. Kürşad
YanıtlaSilhastaıklar , yalanlar, günahlar hep abartılardan çıkmaz mı ? herşey denginde güzel , ne güzel olmuş dığru yolu bulmuş 🙏
YanıtlaSilNe kadar da doğru, aşırılığımızın olduğu her konuda dengeye gelmemiz gerektiğini farkettiğimizde hersey daha da güzel ve anlamlı oluyor …
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🙏cok guzelll bir yazı olmuş, 💐
YanıtlaSilSeçtiğiniz konu ve kahramanlar hayatın içinde rastladığımız gerçek olaylar ve kişiler olduğu için hikayelerinizi büyük bir beğeni ile okuyor ve çok başarılı buluyorum.Gönülden tebrikler💐
YanıtlaSilEline sağlık Havvacım 💐🌸
YanıtlaSilDengemiz mutluluğumuzdur ⚘
YanıtlaSilDenge , denge, denge , bu kelimeyi anlayabilmek için , egodan kurtulmamız gerekmiyor mu? isteklerimize gem vurduğumuzda kendimize dur demiyor muyuz? kendimize dur dediğimizde zaten aşırılığımızı fark etmiyor muyuz ? keşke dünyayı ne kadar abarttığımızı görebilsek , bu eğitimler sanırım en çok bu işe yarıyor , aslında en kıymetli şeyin nefsimizi körelterek gerçekleri görebilmek olduğunu fark edebiliyoruz, Allah herkese nasip etsin 🙏
YanıtlaSilGayet dengeli bir yazı olmuş 👏👏emeğinize sağlık
YanıtlaSilKaleminize sağlık… Hayatta herşey denge olduğu güzel özetlenmiş.. İyi görünen şeylerde bile abartınca olay nerelere gidiyor güzel özetlenmiş 🌸
YanıtlaSilHer şeyin ama her şeyin aşırısı ZARAR!
YanıtlaSilKalemine sağlık Havvacığım.
YanıtlaSilİnsanlar içsel veya dışsal olarak yaşadıklarını bir dengede tutamayıp birine diğerinden daha fazla odaklandıklarında bu durum sanılacağı gibi mutluluğu beraberinde getirmiyor.
YanıtlaSilMutluluk ancak bir denge ve uyum içinde yakalanıyor.
İnsan ne kadar dengeli hissederse o kadar özgürdür.
Yazarımızda Handan karakteriyle bu durumu çok ince işlemiş ve bizlere çok yalın bir dille aktarmıştır. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Kaleminize sağlık.👏👏
Hayatta Herşey denge olduğunu belirtilmiş çok iyi bir yazı olmuş eline emeğine saglık
YanıtlaSilDenge ⚖️, hayatta kendimiz ve diğerleri için sağlamamız gereken. Denge bozulduğunda , önce biz zarar görüyoruz
YanıtlaSilÖyle akıcı anlatmissinki bir solukta okudum ,düşünce akislarida bonusu olmuş. Altını çizip tekrar okumak istiyor insan . sonuc olarak doz önemli
YanıtlaSilEğitim her şeyi çözer.(Eğitimin basit anlamı olumlu yönde davranış değişikliğidir.)
YanıtlaSilKaleminize sağlık😊Denge önemli...
YanıtlaSilHayatta her şey denge. Elinize sağlık...
YanıtlaSilÖnemli olan hatalarımızdan ders çıkarmak bize yardımcı olacak her öğretiyi eğitimi doğrularımıza ekleyip hayatımıza yeni bir yön verebilmek yoksa takıntılar dengemizi alt üst ederken hastalıklara da davetiye çıkarıyor maalesef, yine ne güzel yazmışsın ve betimlemişsin kendimizden anlarımızdan düşüncelerle hayallere daldım…
YanıtlaSilDeneyimsel Tasarım Öğretisine yolu düşen çoğu insanın söylediği gibi, önceki ben’e veda edip dönüşümü tamamlanmış yeni versiyonda dengede ben ile yaşamak çok keyifli…
YanıtlaSilALLAH kulundan hep dengede olmasını ister…
YanıtlaSilKaleminize sağlık💯
YanıtlaSilÇoğu kadın günümüzde sevgi eksiklerini temizlikle onarmaya çalışıyorlar. Çok etkilendim. Kaleminize sağlık👍
YanıtlaSilNe güzelde söylemişsiniz üstadım; denge, denge, denge….
YanıtlaSilKaleminize sağlık
Cok güzel hikaye; ne demişler azı karar çoğu zarar...
YanıtlaSilAşırılıklarımızı törpülemediğimiz sürece etrafımıza yaklaştıkça uzaklaşırız çünkü o sivrilikler biz yaklaştıkça karşıdakine batar…
YanıtlaSilİyi bir şeyi bile aşırı yapınca nasılda insana zarar veriyor....kaleminize sağlık
YanıtlaSilHandan’ın yaşadığı içsel sıkışmışlık ve kontrol ihtiyacı o kadar ince işlenmiş ki okurken onunla birlikte yoruldum, gözüm sehpayla toz aradı adeta. Psikolojik derinlik çok etkileyici. Sessiz bir yalnızlık, dışarıdan bakıldığında ‘temizlik hastalığı’ gibi görünse de, aslında çok daha fazlası… Yazının alt metni çok güçlü. Eline yüreğine sağlık.” Zeynep
YanıtlaSilAşırılık insanın hem kendine hem etrafına zarar,fazla özveri de öyle ama etraftan gelen uyarılara da kulak vermek özellikle ebeveynlerden gelen gözlemleri önemsemek,hayata iyileştirme katıyor,eline sağlık Havva’cım👏👏
YanıtlaSilHerşeyi çok güzel özetlemişsin,aşırı olan herşey kaybetmeye mahkumdur.Bu güzel yazın için tebrik ederim.
YanıtlaSilTemizlik güzel bir şey ama onun bile aşırısı zarar veriyor.
YanıtlaSilYüreğinize sağlık. Güzel bir yazı olmuş. Aşırılığa karşı bakışımı değiştirdi 🫶
YanıtlaSilYüreğiniize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş. Kendimi buldum içinde 🌸
YanıtlaSilEllerinize sağlık , çok gerçekçi olmuş
YanıtlaSilAşırılıklardan uzak, denge de yaşamalıyız..
YanıtlaSilHer şeyin fazlası zarar. Handan masumlar apartmanın Safiye'si gibi olmuş.
YanıtlaSilAslında dengede olmak insana kolaylıktır. İnsanı hafifletir, rahatlatır. Aşırılık ise insan yüktür.
YanıtlaSilHandan’ın hikâyesi, temizliğin bir ihtiyaçtan çıkıp sevgi arayışına dönüşmesini çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Aşırılığın hayat dengemizi nasıl bozduğunu, küçük bir alışkanlığın zamanla nasıl bağımlılığa evrilebileceğini sade ama etkileyici bir dille sunmuşsunuz. Sonunda ise umut veren bir dönüşümle, farkındalık ve dengeye ulaşmanın mümkün olduğunu göstermişsiniz. Gerçek, dokunaklı ve düşündürücü bir metin👏
YanıtlaSilBütün mesele dengeyi yakalayabilmek
YanıtlaSil