Günün ilk ışıklarıyla uyandı Zeynep. Çakır rengi gözlerini uzun kirpiklerinin gölgesi sarmıştı. Yeni yıkadığı yüzü ıslak; bej bluzunun kolları nemliydi. Elif ona yumuşacık lavanta kokulu havluyu uzatırken eşarbın altından görünen kır düşmüş kumral saçlarına baktı. Yıllar nurlu yüzünde hafif çizgiler bırakmıştı. Yaşı fazla da değildi ama yaşadıkları ona ağır gelmişti. Hafif çökmüş omuzları, muntazam yüz hatlarıyla hala çok güzel görünüyordu.
Gençliğinde çok eğlenceli, albenili bir kızdı. Toplamda faydaya götüren davranışlarıyla herkesi kendine hayran bırakırdı. Ama şimdi eskisi kadar konuşkan ve neşeli değildi.
Zeynep, daha dört aylıkken annesi kızamıktan vefat etmiş o hiç anne görememişti. Baskı anında baş parmağını emer bir çocuk masumluğuna bürünürdü. “Hiç annemi ememedim ya parmağımı emmek rahatlatır” derdi.
Henüz 17 yaşındaydı köyündeki bir öğrencinin kendisini babasından istediğini duyduğunda. “Tamam İstanbul’a gider rahat ederim” diye düşünmüştü. Her köylü kızının hayaliydi şehirde yaşamak.
Çocuklarının en büyüğü olan Elif’e “Ben okuttum babanızı” diye anlatmaya başladı. Zeynep daha lise öğrencisi olan Ahmet’le evlenmiş eşine ve ailesine çok bedel ödemişti. Ailenin gelini değil tüm sülalenin sevdiği kızı olmuştu. Tarlada çalışır, evde çalışır muhteşem sofralar kurar bulunduğu yeri cennete çevirirdi.
Ahmet üniversiteyi bitirince eşini ve çocuklarını İstanbul’a yanına aldı. Aksaray’da küçük bir mahallede yıllar geçmeye başladı. İstanbul da yaşadığı o güzel zamanlarını hiç unutamadı Zeynep. Ahmet; çalışkan, çocuklarını eşini seven dürüst bir insandı. Zeynep’i şehir hayatına alıştırmaya çalıştı. Okuma yazma öğrenmesini istedi. Kızı Elif’in de desteğiyle Zeynep’i okuryazar yaptılar.
Zaman böylece akıp giderken Ahmet’in adı bir gün sekreteri ile anılmaya başlandı. Ne yazık ki fısıltıların Zeynep’in kulağına gelmesi de uzun sürmedi. Elbette hiçbir şey birdenbire bozulmuyordu. Birdenbire de düzelemezdi. İşaretler kendini göstermiş ama Zeynep ihtimal vermemişti. Zeynep de her insan gibi gerçeği öğrenmenin peşinden koştu. Canını ne kadar acıtsa da gerçeği anlamaya gerçeği bulmaya çalıştı. İnsanoğlu hep gerçeği öğrenmek ister.
Ahmet’in kıyasları değişmişti. Daha eğlenceli gelen sekreter zamanla onu Zeynep’ten kopardı. Ahmet’in istekleri arttıkça yanlışları arttı. İstekleri çoğalıp duyguları aktifleştikçe yanlış üstüne yanlış yaptı. Gerçeği sahte, sahteyi gerçek zannetti. Kendine yalanlar söyledi egosuna uyumlu davrandı. Ahmet ne kadar inkâr etse de gerçekler bir gün ortaya çıktı. Dört çocuklu aile kavga ve gürültülerin içinde buldu kendini. Ne tat kaldı ne bereket o günden sonra. Başında eğlenceli görünen her şey gün geçtikçe Ahmet’in omuzlarına da ağırlık verdi. Ama egosu ağır bastı ve yanlışa devam etti.
Kim eşini paylaşmak ister ki? Herkes gibi Zeynep de paylaşmak istemedi. Ama sonunda diğer kadının varlığını kabul etti. Daha doğrusu evlatları onun kabul ettiğini düşündü. O hep unutmak istedi diğer kadını. İnsan unutan demekti. Belki kendisi de unutabilirdi! Böylece yıllar gelip geçti ama Ahmet sekreterinden vazgeçmedi. Zira o da sekreterine bedeller ödüyordu. Zamanını, parasını, sevgisini ona akıtıyordu. Bedel ödedikçe de sekreterine daha çok değer veriyordu.
Zeynep de dört küçük çocuğunu bırakıp gidemedi. Sevgisiz kaldı. O eski neşeli halleri içinde uçup gitti. Peki neden insan hayatındaki bir kişi için bunları göze alır? Yıllarca bedel ödemiş eşinden vazgeçemez olmuştu.
‘’Düşkünleşen insan güç kaybeder karşısındaki ise zalimleşir”. Zeynep’in de zalimi Ahmet oldu. Tabii Zeynep durumu kabullenince daha da değer kaybetti. Aralarındaki ilişki evde çocukları için bir araya gelen iki yabancıdan farksızdı.
Elif, annesinin neşesi biraz yerine gelsin diye “anlat anneciğim o ilk aşkını” diyordu. Daha 17 yaşındayken köylerine gelen bir ilkokul öğretmeninin onu istediğini ama kendisinin Ahmet’i seçtiğini bir kez daha anlattı kızına. Geçmişi çok net hatırlıyor ama yakın zamanı biraz karıştırmaya başlamıştı. Elif “Anneciğim dün sahilde kahve içtiğimiz yere götüreyim mi seni?” diye sorduğunda; boş bakışlarla karşılaştı. “Biz seninle dün kahve içmedik ki “diye lafları geveledi.
Artık her şeyi unutmaya başlamıştı. Geçmişte travma olan bir şeyi unutma isteği çok mu ağır basmıştı? Baş parmağını ağzına götürüp mahzunlaştı.
Elif dün birlikte kahve içerken çektikleri resmi annesine gösterdi. Onu incitmemeye çalışarak özenle dünü hatırlatmaya çabaladı. Nafileydi tüm denemeleri….
Zeynep derin mi derin bir sisin içindeydi sanki. Düşünüyordu ama hatırlayamıyordu. “Hastalığının ilk aşamaları” demişti doktoru. “Rabbim anneme şifa ver onun aklına sağlık ver, her şeye sen kadirsin” diye dua etti Elif. Yalnızlık çaresizlik vardı Zeynep’in bakışlarında. Tamiri zor yaraları vardı. Kızı ona kocaman sarıldı. Ahmet’in ona veremediği sevginin hepsini ona bir nefeste vermek istedi….
“Annem bu senin yaşamın ama ben de varım içinde. Bu senin hayatın ama beni de ilgilendiriyor” diye aklından geçirip daha sıkı sarıldı.
Sarıldıkça ona iyi gelmeyi ümit etti.
Ne kadar yakın olursa olsun insan, ne kadar isterse istesin bazen dibinde olana etkisiz kalabiliyor. Çünkü insan kimseyi değiştirme yetkisine sahip değildir.
""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir. İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu“
49 Yorumlar
Çok değerli bir öykü
YanıtlaSilÇok etkileyici bir yazıydı, elinize sağlık...
YanıtlaSilGercekten kalbime dokundu yaziniz, ellerinize saglik
YanıtlaSilYaşanmış bir öykü gibi hislerime dokundu.
YanıtlaSilEllerinize sağlık , kadınlar gününüz kutlu ve mutlu olsun , ne kadar anlamlı ve güzel bir hikaye , kimbilir kaç kadına dokunmuştur bu yazeıklarınız, bizler yaşamımızın bilincine vardıkça , kendimizi tanımayı öğrendikçe hiçbirşeyi unutmaya gerek kalmayacak inşallah 🙏
YanıtlaSilHayatta insanın egosunun , kendisine ve etrafındakilere nasıl zarar verdiğini, ne kadar güzel anlatmışsınız. Eğer egoyu dizginlemezsek nerelere gideceğini ve neleri nerelere zarar vereceğini tahmin edemeyiz . Elinize gönlünüze sağlık çok etkileyici bir yazı olmuş.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş … Düşündüren, hüzünlendiren… Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilGerçekleri okuduğumuz ve idrak ettiğimiz bir yazı daha.Emeğinize sağlık
YanıtlaSilBir nefeste okudum.. çok anlamlı ..
YanıtlaSilHikaye çok güzel insan kendinden ne çok şey buluyor ama en çok içime işeyen cümle “annem bu senin hikayen ama ben de varım içinde” oldu çocuklarımız bir süre sonra her şeyin bir çok duygunun önüne geçiyor onlar için sağlıkla her zorluğu aşıp acı hatıraları unutmalıyız ama güzel olanlarla bize iyi gelen ailemiz dostlarımız ve anılarımızla yola devam etmeliyiz sağlıklı mutlu ve bir çınar gibi dimdik….
YanıtlaSilHikaye çok güzel insan kendinden ne çok şey buluyor ama en çok kalbime dokunan cümle “annem bu senin hikayen ama ben de varım içinde” oldu çocuklarımız bir süre sonra her şeyin bir çok duygunun önüne geçiyor onlar için sağlıkla her zorluğu aşıp acı hatıraları unutmalıyız ama güzel olanlarla bize iyi gelen ailemiz dostlarımız ve anılarımızla yola devam etmeliyiz sağlıklı mutlu ve bir çınar gibi dimdik….
YanıtlaSilÇok etkileyici bir hikâye! Zeynep’in yaşadığı hayal kırıklıkları, fedakârlıkları ve zamanla hafızasını kaybedişi derin bir hüzünle işlenmiş. Özellikle “İnsan unutan demekti. Belki kendisi de unutabilirdi!” cümlesi, hikâyenin ruhunu müthiş yansıtıyor. Anlatım samimi, duygu geçişleri ise çok güçlü. Yazar, okuru Zeynep’in dünyasına çekmeyi başarmı, gerçekten yüreğe dokunan bir öykü! 🫶
YanıtlaSilÇok anlamlı bir yazı olmuş. İnsan ilk önce yanlışın üstünü örtüp unutmak isterken, hayatın önemli karelerinide unutuyor. Hayatta her süreç bizim hayrımıza inşAllah🤗
YanıtlaSil"Bu senin hayatın ama beni de ilgilendiriyor” Aynı hayat sahnesini paylaşıyoruz. O sahnede etrafımızdaki insanların güneşi olmak ümidiyle....
YanıtlaSilPeki Zeynep’in ödediği bedellerin kalabalık içinde yaşadığı yalnızlığın bedelini kim ödeyecek?
YanıtlaSilNe kadar dokunaklı bir hikaye…. Eline emeğine sağlık . Şu hayatta önce ben demeyi bütün kadınlar öğrenmeli….
YanıtlaSilBir kadının hayatı boyunca ödediği bedelleri, yaşadığı hayal kırıklıklarını ve sonunda zihinsel olarak yavaş yavaş kayboluşunu anlatan etkileyici bir dram.
YanıtlaSil“İnsan hayatındaki bir kişi için neden bu kadar bedel öder?” sorusunun cevabı, hem Zeynep’in hem de birçok kadının yaşamında saklı olabilir.
Emeğinize sağlık hocam
YanıtlaSilAhh be… Ne çok duygulandım.
YanıtlaSilBazen ne yaktığımızı unutuyoruz ve bize bunu hatırlattığınız için teşekkür ederim Emel Hocam ♥️❤️🫶🫶🫶🫶
Ahh be… Ne çok duygulandım.
YanıtlaSilBazen ne yaptığımızı unutuyoruz ve bize bunu hatırlattığınız için teşekkür ederim Emel Hocam ♥️❤️🫶🫶🫶🫶
Oysaki Yaşadıklarımız bize bir şeyler anlatır... "Uyan uyan" der gibi... Unutmak mı deneyim çıkarmak mı? Hangisi daha kolaydı? O sarp yokuşu aşabilmek acı olsa da iyi geliyor... Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSiliçe dokunan bir hikaye çok etkilendim
YanıtlaSilDuygu yüklü, muhteşwm bir öykü. Yüreğinize sağlık
YanıtlaSilCokk guxl bir yazı olmuş elinize saglık insan kendini yazının içinde buluyor cook etkilendim 🙏🌷
YanıtlaSilDünyanın derdi bir paylaşanlar bizlermişiz, Zeynep ın yaşadıkları kaçımızın kaşığına gelmiştir. Bazısı Ahmet'ten vazgeçmiş , bazıları kendinden . Duygu yüklü anlatımla hikaye çok etkiliyici, çok başarılı. Diğer lerini de sabırsızlıkla bekliyorum.
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷
YanıtlaSilHayatın içinden, Kalbe dokunan bir yazı olmuş. Tebrik ederim.
YanıtlaSilGözümde canlandı Zeynep’in yaşadıkları insana en büyük zararı kendisi verir. Emeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilElinize sağlık💕
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı, sürükleyici. Elinize sağlık
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilHarika💖💖💖
YanıtlaSil‘’Düşkünleşen insan güç kaybeder karşısındaki ise zalimleşir”.
YanıtlaSilMazlum olacak kadar düşkünleşme, merhametini kaybededecek kadar zalimleşme.🌻
YanıtlaSilDengede ilişkiler kurabilme duâsıyla 🌸
YanıtlaSilİnsan kimseyi değiştirme yetkisine sahip değildir.
YanıtlaSilKaleminize sağlık… 🌸
YanıtlaSilHayat bizim verdiğimiz tepkilere göre şekil alıyor. Doğru yere doğru bedelleri ödeyeblmek ne kadar da kıymetli...Kaleminize sağlık
YanıtlaSilEllerinize sağlık. Kendimizi bulduğumuz bir yazı olmuş.
YanıtlaSilHayat akışında zaman zaman arzu edilmiyor olsada bu ve benzer yaşanan olayları ve yansımalarını çok güzel kaleme almışsınız ellerinize sağlık.
YanıtlaSilİnsanın bir tek kendisini değiştirme yetkisi var… Ve unutma ki, sen değiştikçe çevrende değişir… 🌿
YanıtlaSilBaşımıza gelen hiç bir şey sebepsiz değil…
YanıtlaSilYazınızı yeni okuma fırsatı buldum. Öncelikle yazı diliniz, anlatımınız çok güzel. Güncel hayatta binlerce kadının mağdur olduğu kanayan bir yaradan bahsetmişsiniz. Tabiki Zeynep 4 çocuğu olması ve küçük olması aynı zamanda şuana kadar çok fazla fedakarlık yapmış olmasına rağmen çalışma hayatında olmaması sebebi ile kabullenmek durumunda kaldığını göstermek durumunda kalmıştır. Umarım ailelerin dağılmadığı, çocukların huzurlu büyüdüğü sağlıklı günlere döneriz. Emeğinize sağlık. KÜRŞAD
YanıtlaSilHikaye de yazarın hem düşünsel hem de duygusal derinliği ustalıkla kullandığı dilin zenginliği çok çekici👏
YanıtlaSilYaşamın içinde her bireyin duyduğu, şahit olduğu belki de yaşadığı ilişkileri yazarın incelikle anlatması ve ilişkileri açığa çıkarma gayreti çok etkileyici👏
Tebrik ediyorum, kalemine sağlık.
Ahh analarımız. Çok bedel ödeyip, bedel ödetmeyen analarımız..
YanıtlaSilÇok etkileyici bir hikaye ve çok etkileyici bir anlatım olmuş. Çıkarılması gereken ne çok ders var. Elinize sağlık.
YanıtlaSilİnanılmaz etkileyici, kalbe dokunan bir hikaye. Ne güzel bir anlatım yapmışsınız..
YanıtlaSilÖncelikle kaleminize dilinize anlatımınıza sağlık değerli hocam. İnsan okudukça olayın derinliğinde mahsunlaşıyor. Bir genç kızın annesinin Demans hastalığının ilk evrelerini şahit olması, annesine tüm kalbiyle sarılışını ve sessiz çığlığını yüreğimizde yaşadık.. Ömrünü hayallerini geleceğini yuvasına adayan bir annenin hak etmediği bir yaşam serüvenine maalesef tanık olduk. Maalesef ata erkil toplumumuzda bugün dahi kadın haklarının verilmediğini ,hayata geçirilemediğini , kadının hep ikinci sınıf birey olduğu bir toplumun parçasıyız. Yine ne yazık ki anne yüreğinin doğal tercihi olan çocuklarının huzuru ve sağlığı için kendi dünyasından geçip, sevgiye şefkate muhtaç bırakılmış olması çok acı.. Hak etmediği bir cehennem yaratılmış ,ömrü boyunca… Böyle durumlarda bilinçaltı hatıraları dolayısıyla silmek ister. aslında sildiği hatıralarmış gibi görünsede Aslında Bilinç altından sildiği ,Yaşayamadığı Huzur sevinç bulamadı yıllardır çünkü artık bir beklentisi kalmamıştır hayattan . Yaş gelip geçmiştir öyle mahsun öyle çaresiz..Şairin dediği gibi” Anıları yaşamaya heves mi kaldı, Bırakın dursunlar durdukları yerde”
YanıtlaSilBir annenin aldatılışı ve buna yıllarca devam edilişi hiçbir şekilde vicdani ve insani olmadığı gibi kabul edilebilir bir durum değildir… Hele ki bu durumu annenin ve çocuklarının kabullenmesi ile çaresizce son buluşu ,ailede travmatik Sonuçları ile sonu gelmeyecek depresyon anksiyete bozukluğu güvensizlik ve içine kapanmayla süre gelir. Babanın bilerek veya bilmeyerek aile içinde yaptığı bu yıkım ,her bir bireyi gelecekte çok aşırı şekilde olumsuz biçimde etkileyecektir ,doğal olarak. Belki çocukların da bunlardan etkilenerek kuracakları aileler yıkılmaya mahkum olacaktır. Bir yudum sevgi olmayan bu ortamda baba aileye maddi rahatlamayı getirmiş olsa bile çok daha önemlisi olan manevi yoksullaşmanın sevgisizliğin sarayında tahtına kurulmuş, Kurduğu sevgisizlik sarayında Hüküm sürecektir., Ancak günün sonunda hak ettiği yalnızlığın pençesiyle mükafatlandırılacağı aşikardır. Çünkü sevginin olmadığı yerde yalnızlık çiçek açar, her canlı dünyadan yaşattıkları ile gider … Ben buna tüm kalbimle İnanlardanım. Ne güzel demiş atalarımız” Alma Mazlumun Ahını, Çıkar aheste aheste..
Sevgi ve selamlarımla
Ne kadar içten ne kadar samimi ne kadar güzel anlatmışsınız. Bu yazınızdan belleğimdeki çok sevdiğim bir şiir açığa çıktı; sizinle paylaşmak isterim..
YanıtlaSilBilmezdim ümidin bu kadar bittiğini.
Bilmez ki yitirmeyen nasıl yittiğini
Beyhude, Veda etme soğuk ellerime
Fark etmez ölen ,ruhun uçup gittiğini.
Sevgiyle kalın