ERKEK ÇOCUĞUM OLSUN

İstanbul’un soğuk olmayan bir kış günüydü. Her ne kadar güneş aydınlığını gösterse de, gökyüzündeki gri bulutlar ağır basıyordu. Fidan koşturarak girdiği evinde doğalgazını kontrol edip, derecesini biraz daha artırdı ama ısınmak nafileydi. Bu günü, yaşadığı en soğuk kış günüymüş gibi hissediyor, iliklerine kadar üşüyordu. Fidan’ın gönlü gökyüzü ile aynı renkte bir sisle örtülmüştü. Acaba tekrar kendi rengine dönebilecek miydi?

 

Hiç canınız durduk yere tatlı, hamur işi çekti mi? Aç değildi aslında. Bedeni değil, duyguları bir şey istiyordu. Kendini frenledi. Zaten kilo almaya başlamıştı bile. Dikkatli beslenmeydi. İlk hamileliğinden tecrübeliydi. Doktorun söyledikleri aklından çıkmıyor; “Bu bebek kıza benziyor.” sözleri kulaklarında çınlıyordu.

 

İlk çocuğu da kızdı. İlk duyduğu anda “İki kız kardeş birbirleriyle ne de güzel oynarlar.” diye düşünüp sevinmişti. Bir taraftan da “Erkek çocuğum olsa kayınvalidem ne çok mutlu olur.” diyordu.

 

Tüm ilişkiler aynı değildir. Bazı ilişkiler yıpratıcı görünür. Ama ne diyoruz? “Kayınvalidem istiyordu.” diyoruz. Kendimizi görmek en zoru. Dışarıdakini görmek en kolayı. Neden kendimize hep körüz?

 

Bazı ilişkiler destekleyici, canlandırıcı ve hayatı değiştiricidir. İçgüdülerinize dikkat edin, bir şey doğru gelmiyorsa muhtemelen doğru değildir.

 

Fidan'ın eşi Mehmet, altı kız çocuklu bir ailenin tek oğluydu. Kayınvalidesi Sevim hanımın “Bizim soyumuzu Mehmet’in oğlu yürütecek.” sözleri sık sık aile içinde duyulurdu.

 

Yaşadıkları taşrada, erkek çocuğu daha kıymet görürdü. Babalar; oğulları olduğu zaman daha bir başka gururlanır; ev bayram evine döner, tüm köylüye ziyafet verilirdi. Fidan ilk kızını doğururken de kayınvalidesi hastanede sevinmiş ama “Bu sefer kız oldu, inşallah ikincisi oğlan olur.” diye elinde olmadan dua etmişti.

 

Sevim hanım, eşi tarafından, her kız çocuğu doğurduğunda azarlanmış, hatta bu sebepten eşinin küsüp evi terk ettiği bile olmuştu. İşte bu sebeple kız torunu olmasına rağmen erkek toruna hasretti.

 

Halbuki Mehmet hiç de öyle hissetmiyordu. “Yeter ki eli yüzü düzgün sağlıklı olsun,  kız erkek fark etmez benim için.” diyordu.

 

Fidan içten içe erkek çocuk istediğinden midir bilinmez; dokuzuncu aya kadar bir daha hiç doktora gitmedi. Zira ilk hamileliğinde de doktor “Kıza benziyor.” demiş ve gerçekten kızı olmuştu. Halbuki çocuğun, kız mı erkek mi olacağı hakkında fikir yürütmek için henüz daha çok erkendi.

 

Fidan’ın kendi annesi Nur hanım bir gün bir kahve sohbetinde ona “Kızım senin karnın çok sivri Allah bilir ya bu çocuk kıza benziyor.” deyiverdi. Kayınvalidesinin beklentisi bilen Fidan, annesi de böyle söyleyince çok üzüldü. “Ya anne sen de mi?” diye kızarak gözleri doldu. Annesi işte o zaman Fidan’ın ne kadar üzgün olduğunu fark etti. Fidan’ı karşısına oturttu, saçlarını okşadı ve dedi ki “Canım kızım. Evladın yeter ki sağlıklı olsun. Lütfen sen Allah’ın vereceğinin senin için en hayırlısı olduğuna inan.”

 

İlk çocuğuna hamileyken de yüzüne çiller basmış “Kız senin güzelliğini alıyor.” sözlerini çok dinlemişti. İşte bu hamileliğinde de yüzü gene çillenmişti. Artık kendisi de kızı olacağına kendini inandırmıştı. Hazırlıklarını da ona göre yapıyordu. Neredeyse tüm kıyafetler pembe alınmış, kız isim listeleri hazırlanmıştı. Fidan aslında bilinçli bir kızdı. Mide bulantısı, karın şekli, yüzdeki değişimler, aşerme gibi halk arasında yapılan cinsiyet tahminlerinin geçerliliği olmadığını biliyordu. Ama elinde olmadan etkileniyordu. Bazen istekleri ağır basıyor, bilinci kapanıyor, doğru düşünemiyordu.

 

Böylece kendi de kız çocuğu olacağına, inanarak beş ay boyunca hiç doktora gitmedi. Kendisi dershanede çalıştığından, çok koşturuyordu. Eve geldiği vakit te anca küçük kızı ile ilgilenebiliyordu.

 

Evin geçiminin erkeğin görevi olduğuna inanıyordu. Sağ olsun eşi Mehmet te bu konuda titizdi ve evin geçimini sağlamak için elinden geleni yapıyordu.

 

Evlenirken; Mehmet eşinin çalışmasını istemediğini; ama kendisi çalışmak isterse bu dengeleri iyi kurması gerektiğini kendisine nazikçe izah etmişti.

 

Sekizinci ayın sonlarına doğru, dershaneden doğum izni almak amacıyla tekrar doktora gitti. O esnada, küçük kızı durmadığı için, eşi koridora çıkmış, ama bir yandan da muayene kapısında doktoru dinlemeye çalışıyordu. Doktor ultrasonla bakarken “Fidan hanım öncelikle karnınızdaki çocuk bir erkek çocuk.” diyerek anlatmaya başladı. Fidan o kadar heyecanlanıp sesini kontrol edemedi ki “Gerçekten mi doktor hanım? derken Mehmet bey korkuyla içeri girdi. “Bir aksilik mi var bebeğimizde?” diye heyecanla sordu. Doktor “Hayır hayır çok şükür Mehmet bey, her şey yolunda. Bir oğlunuz olacak inşallah!” diye gülümsedi.

 

Aylardır kız çocuğu olacağına inanan Fidan çok şaşkındı. Bunun için üzüldüğü dönemleri düşündü ve kendinden çok utandı. İnsan sahip olduklarının farkında olmadığı için mutsuzdur! Oysaki mutlu olmak için ne çok sebebimiz var.

 

Şunu unutmayalım ki her şey bizim hayrımız için gelişir. Bunları fark ederek hayata baktığımızda hayat daha anlamlı olur. Biz ne yaparsak yapalım; Allah'ın planı bizim planımızın üzerindedir ve her zaman O’ nun planı üstün gelir.

 

 ""Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın amacını amaç edinen gerçeklik ilmidir İnsanın daha mutlu ve başarılı olması için deneyimlerden yola çıkarak, stratejiler üreten bir öğretidir. 

 "Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar. 

 “İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç  değişmedi... Aynada ki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet; Yahya Hamurcu

Yorum Gönder

38 Yorumlar

  1. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Sonuç odakli olunca bazen bize verilenler için şükür etmeyi unutuyoruz.

    YanıtlaSil
  3. Sultan Albayrak21 Mayıs 2025 18:57

    İnsanoğlu hep kendi istediğini arar ve Yaradanın onun için en güzelini vereceğini hep unutur …Rabbim unutturmasın …

    YanıtlaSil
  4. “herşey bizim hayrımız için gelişir” - en güzel şekilde hatırlatın, ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Fidan’ın hikayesi, sadece bir annenin hamilelik sürecini değil; aynı zamanda kadın olmanın, kayınvalide-gelin ilişkisinin, geleneksel rollerin ve beklentilerin insan ruhunda nasıl yankı bulduğunu çok güzel anlatmışsınız, şahane…

    YanıtlaSil
  6. Eline sağlık canım

    YanıtlaSil
  7. Öncelikle güncel bir yaraya merhem olduğunuz için çok mutlu olduğumu belirtmek isterim. Eskiden özellile Doğu ve Güneydoğuda tarla, inşaat işçiliği ve kavgada güç gösterisi olması açısından erkek çocuk çok istenirdi yada soyumu devam ettirdin diye istenirdi ancak zaman değişti şuan kız çocukları çok güçlü büyüyorlar, çok okuyorlar ve kendilerini çok geliştiriyorlar. Annelerine ve babalarına bakacak durumdalar ve soyisimlerini de artık kullanabiliyorlar. Öncelikle evlatlarımızın sağlıklı olması ki bunu vurgulamışsınız o kadar önemli ki biz elimizdekilerin değerini bilmeliyiz. Onları elmas gibi parlatmalıyız. Ben iki kız babası olarak iki kızımı bir erkek ordusuna değişmem asla değişmem. İnsanlarda zamanla görerek değişeceklerdir. Değişim heryerde olduğu gibi bu konuda da kendini göstermektedir. Emeğinize sağlık. Kürşad Aynas

    YanıtlaSil
  8. Hala bu beklentilerin ve baskıların olduğunu hatırlatan yazınız için teşekkürler. Ellerinize eneğinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Maalesef çevresel faktörler hayatımızın her anını olumlu veya olumsuz etkisi altına alabiliyor.Kendi isteklerimizle,sahip olduklarımızla mutlu olmanın değeri paha biçilemez.Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. İnsan bu hayatta hep beklentilerinden , sonuç
    Odaklı olmasından dolayı mutsuz oluyor
    Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Bu yazı, duygularla örülü bir iç yolculuğu, toplumsal beklentilerle bireysel hislerin çatışmasını çok içten bir dille anlatıyor. Hem düşündürücü hem de kalbe dokunan bir metin olmuş. Yazarın eline sağlık👏👏

    YanıtlaSil
  12. Kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil
  13. Elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil
  14. Ne güzel anlatıldı

    YanıtlaSil
  15. Hayatta o kadar mutlu olunacak şeyi ne kadar aşırılaşmış isteklerimizle örtüyoruz aslında. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  16. Olanı kabul edip olmayanı Allah'tan dilemek lazım ,böylece muhatabımız insanoğlu değilde yüce yaradan olmuş olur ve bu düşünce bizi güçlü yapar.
    Bunları bize düşündürmeyi sağlayan güzel bir yazı olmuş fikrinize ve elinize sağlık

    YanıtlaSil
  17. Yine biz sadık okurlarını yüreğinden yakalayan anlam yüklü duygu dolu bir yazı… Hangi anne yaşamamıştır bu karışık anları kız mı erkek mi…bu huzurla geçmesi gereken 9 ayın heyecanını harika anlatmış yazarımız anne kız kayınvalide gelin karı koca hep ailemizden kesitler en etkileyen kısmı sabırla tevekküle Allah’a teslimiyetle ulaşılan sonuç hani hayırlısı deriz ya tam öyle…
    Esra Ertekin

    YanıtlaSil
  18. Nihan Bozdemir22 Mayıs 2025 08:54

    Çok akıcı bir anlatım olmuş. Elinize sağlık. Sonuçta, aslında kadınlar kendi cinsiyetlerini hor görüyorlar. Oysa kadın olmak demek; üretmek demek, soyun devamı demek.

    YanıtlaSil
  19. Toplum baskısı,özellikle bizim ülkemizde de yoğun yaşanılan yaşamlarda bilinç altına kazınılan temel stres faktörü,bazen tüm yaşam boyunca söküp atılamıyor ve yaşamınıza o duygu yön veriyor hale geliyor,mantıklı düşüncelerle yaşamdan alıkoyuyor.Güzel bir farkındalık yaratmışsınız.

    YanıtlaSil
  20. Bizler sürekli planlar programlar yaparken yüce Rabbimiz " bu kadar emin olmayın , herşey sizin elinizde değil " mesajlarını gönderip duruyor bize ama bizler bunu bir türlü anlayamıyoruz,Allah hepimizi bunu anlayanlardan eylesin , içimizdeki panik halimizi , egomuzu köreltip bizi sabırlı olan kullarından eylesin inşallah 🙏Ellerinize sağlık, ne güzel anlatmışsınız Allahımızın büyüklüğünü 🙏

    YanıtlaSil
  21. Ne güzel anlatmışsınız bize verilenin kıymetini hiç bilemediğimizi

    YanıtlaSil
  22. Güzel bir yazı olmuş.Maalesef toplumumuzda böyle sıkıntılar var.Kendi duygularımızı yaşamak bizi mutlu eder.Eğitim şart

    YanıtlaSil
  23. Herzaman Allahtan hayırlısını dilemeliyiz, kaleminize sağlıı çok akıcı :)

    YanıtlaSil
  24. Çok doğru bi yazı olmuş eline emeğini saglık 👌

    YanıtlaSil
  25. İnsan elindekilere şükretmek yerine fazlasını isteyerek kendini mutsuz edebiliyor

    YanıtlaSil
  26. Sende eksik olanı tamamlamaya çalışma. Sana o eksikliği verdiğinde de Rabbine çok şükret. Bu seni vefalı yapar. ALLAH vefalı olanı sevindirmeyi seviyor.🧡💚🩷

    YanıtlaSil
  27. Toplumsal bir yaraya harika bir dokunuş! Öok etkileyici! Ellerinize sağlık! Nurten B.

    YanıtlaSil
  28. Toplumsal bir yaraya harika bir dokunuş! Çok etkileyici! Ellerinize sağlık! Nurten B.

    YanıtlaSil
  29. Toplumumuzun yarayan karasına değinmişsiniz çok teşekkürler devamını bekliyoruz

    YanıtlaSil
  30. Ağzınıza sağlık

    YanıtlaSil
  31. Aslında neyi neden istediğimizi bilmek çok önemli rabbim ise bizim için en hayırlı olanı her zaman bize nasip edendir.

    YanıtlaSil
  32. İnsan, RABbini kendisine borçlu zannetti. Vermek zorundaydı sanki. Başında saçı olmak zorundaymış gibi, gözünün üzerinde kaşı olmak zorundaymış gibi.. Öyle ta, herkese verdi, bana da vermek zorunda zannetti.. İnsan yanıldı.. Yanılgısını anladığında çok geç olacak.. Neyi normalleştirdiysek hepsi bize birer ikramdı aslında..Geç olmadan farketmek nasip olsun..

    YanıtlaSil
  33. Rabbim ne veriyorsa veya vermiyorsa bizim icin en hayırlısını veriyor.Ama insanoğlu farkında değil.
    Farkindaligimizin yüksek olmasını diliyorum.
    Kaleminize emeğinize saglik🌺

    YanıtlaSil
  34. Kaleminize sağlık ❤️

    YanıtlaSil
  35. Elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil
  36. İnsan çoğu zaman çok istediği şeyin geleceğini göremediği için ısrarcı olabiliyor.🪻

    YanıtlaSil
  37. “Rabbine güven o her şeyi düşünür.” Yüreğinize sağlık 👍

    YanıtlaSil